İNSANLIK DÜŞMANI HÜMANİSTLER
Mahmut TOPTAŞ
Bazı siyasilerin dört yılda dört parti değiştirdiğini gördük.
Akşam aşık olduğuna sabah en ağır sözleri söyleyen ve yeni bir aşk bulduğunu anlatanları dinledik.
Ticarette her dalda iş yapmaya çalışırları işittik.
Bunların size verdiği telefonla onunla bir daha konuşamazsınız çünkü değiştirmiştir.
Sadakat üzerine en iyi sözleri o söyler ama tanışanların sıdkı sıyrılır.
Emanetin, güvenin anıtı olduğunu anlatmaya çalışırken, hıyaneti planlar.
Anne ve babasını, ailesini sevdiğini söyler ama yıllar geçer görmeye gitmez, selamı sabahı keser.
Bu türden insanların sayısı az da olsa varlıkları mide bulandırır.
Ama bu tür insanlardan meydana gelen devletler oluşursa işte o zaman tehlike çanları çalmaya başlar.
İnsan sevgisi üzerine, Hümanizm üzerine Avrupa ve Amerika'da yazılan kitap, makale, araştırma ve tezlerin sayısı Türkiye'de yazılanların bin katı değil, yüz bin katıdır.
İnsan, kendinde olmayanı daha çok konuşurmuş.
Ancak uygulamaya gelince, Türkiye 3 milyon mülteciye Ensarlık yapmakla onların 27 katı ilerisindedir.
Bu 27 kat ilerisinde olması rakamsaldır. Mülteciyi evine almak, kirasız eve oturtmak, çocuklarını kendi çocukları gibi saymak, eğitim, sağlık, güvenlik ve yaşam konusunda yaptıklarıyla aynı terazinin bir kefesine Avrupa Birliğiyle Amerikayı koyup öbür kefesine Türkiyeyi koymak Türkiyeye hakaret sayılır.
Avrupa'yı Kilis ilimizle kıyaslarsak Avrupa Birliğinin bin katı ilerisindedir. İnsanlıklarını ise onlarla kıyaslamaya gitmek, Kilislileri aşağılamak anlamına gelir.
Brüksel'in merkezinde emekli bir işçimiz anlatıyor:
“Gece yarısı kapının zili çaldı. Pencereden baktım, iki ev aşağıda Brükselli bir ihtiyar hanım. “Şeref, yetiş, evi su bastı” dedi.
Bizim şerefimiz olan Şeref, tamirci de olmamasına rağmen, malzemeyi alır, koşar, patlayan su borusunu yarım saatte tamir eder. Yaşlı kadın 50 Euro uzatır, Şeref, başını kaldırınca 100 uzatır, yine kafayı kaldırınca para cüzdanının içinden bir elli daha alır 150 yapar ve cüzdanın boş olduğunu gösterir.
Şeref: “Sen benim komşumsun, zor durumdasın. Ben bundan dolayı bu parayı alamam. Ancak sana bir soru sorayım, “Etrafında benim evden daha yakın Belçikalı, İtalyan ve Yunanlı olmasına rağmen neden beni çağırdın?” dedim. “Bilmem, ilk aklıma gelen sen oldun” dedi.
İşte bu iyidir. Avrupalının bilinçaltında Müslüman işçilerimizin değeri büyüktür ama bilinç üstünde ise basının ve siyasilerin “Bunları vuralım, hiç birini yurdumuza sokmayalım, çadırlarını yakalım, ülkeye girenleri sınır dışı edelim” diyenlerin sözleri sel suyunun üzerinde görünen pislikler gibidir, gelir-geçer, bilinç altı ise kalıcıdır.