İNSANIMIZ HERŞEYE RAĞMEN İYİDİR
Mahmut TOPTAŞ
Trenlerin son durağının Haydarpaşa olduğu günlerde, Anadoludan trene binen bir dedemiz İstanbul'a iki kişilik bilet alır ve kız-oğlan ve torunların el sallamalarıyla kendi şehrinden ayrılır.
Kırk yıllık hanımı vefat ettikten sonra yeni hanımıyla gelir İstanbuldaki çocuklarının yanına.
İstanbula geldik diye gece saat üçte inerler. Tren hareket edince anlar indikleri yerin yanlış olduğunu.
Orada gezinen birine sorar “Burası Haydarpaşa mı?” der.
Adam, “Hayır baba burası Bostancı” diye cevap verince babanın içinden neler geçtiğini kimsenin tahmin etmesi mümkin değil ama babanın iki elini iki dizine vuruşunu gören gece kuşlarından biri anlamış onun iç durumunu.
Yanına gelmiş, “Üzülme baba, nereye gideceksin?” demiş ve Avrupa yakasındaki adresi öğrenince ticari taksilerden birini çağırmış ve “Bu babayı elindeki adrese bırak gel ve paranı benden al” der.
Bana bu olayı babanın kendisi anlattı.
Komşum yaşlı bir kadın vardı-Allah rahmet eylesin- evimizin karşısında yaşlı dermansız bir kadının çamaşırlarını yıkar, her gün bir kap da yemek verirdi.
Yaşlı kadın o kadar geçimsiz ve sinirli ki, yıkanan elbiseleri ütüsüz veya ütüsü kötü yapılmışsa bizim komşunun başına çarpar, çorbayı beğenmezse döküverir. Para almadan iyilik yapan benim komşum, buna rağmen biraz bizim yanımızda söylenir ama yine de “yazık kimsesi yok” diyerek aynı yardımı yapmaya devam ederdi.
Yeni duydum, o komşularımızdan bir hanım bu günlerde ameliyat olmuş ve hastahanede kaldığı sürece yanında refakatçi olarak eski komşularımızdan bir hanımın kızı kalıvermiş.
Genelde bizler eski dönemlerde yapılan ve yazıya geçen iyilikleri anlattığımızda, bazıları “Neredeeee o eski günler” derler.
Halbuki dikkatle bakıverse çevresinde aynı iyilikleri yapmaya devam eden insanlar vardır.
Vakıfların ve derneklerin yanında kimseye haber vermeden öğrencilere burs veren insanlarımızı unutuyoruz.
Asya'da, Afrika'da, Amerika'da mağdur ve mazlumlara el uzatan dernek ve vakıfların gerisinde birlerce isimsiz hayırseverin elleri, gönülleri ve malları vardır.
Dünyanın güzelliklerini bir defa olsun görmeyen, anadan doğma kör olduğu halde Boğaziçi Üniversitesini bitiren, bir kitab da yazan bir dostum anlattı: “Biz, körler yardım istemeden bize yardım etmemelerini istiyoruz” dedi ve bir olayı anlattı: “Bir yemekli toplantıda masanın başınadakilerden biri de körmüş. Yanında oturan köre iyilik olsun diye ayranını açıvermiş ama açtığını köre söylememiş. Kör, yemeğini biraz yedikten sonra ayranı içmek istemiş ve eline aldıktan sonra çalkalamak için bir sallar, arka masadakilerin başına sıçrar, öne doğru sallayınca da masanın karşısındakileri ayranla ıslatır” diyor ve biz, yardım istemedikçe yardım etmesinler” diyor.
Annenizin, babanızın, yakınlarınızın yardımlarını göremezsiniz, çünkü o yardımları görerek büyüdüğünüzden tabii halleri olmuştur.
Onların değerini, batıya gittiğinizde, batılının soğuk, bencil yüzünü gördüğünüzde anlarsınız Müslüman halkımızın iyilikseverliğini.
Allah, bizi iyilerden ve iyilikseverlerden yapsın ve iyiler arasında iyilik yaparak iyi bir hayat yaşayanlardan etsin.