İLAHİ ADALETİN TARAFINDA OLALIM
Mahmut TOPTAŞ
Dayanağınız ölümlü insanlarsa, onlara göre yazıp konuşuyorsanız, her sene görüş değiştireceksiniz demeyeceğim, öğleden önce konuştuğunuzu akşam yalanlama durumunda kalacaksınız.
Partilerin sözcülerinin devamlı olarak “Yanlış anlaşıldım” demelerinin temelinde bu vardır.
Önce Başkana göre konuşur, halktan tepki gelince yeniden basının karşısına geçer ve yanlış anlaşıldığını doğrusunun şu olduğunu söyler.
Halktan yine tepki gelirse yeniden açıklama yapar.
Yazar ve söylerlerimiz de onlarla beraber dümen kırarlar.
Rabbimizin kelamını ve onun Rasülünün hadisini esas alırsanız yanılma ve fikir değiştirme olmaz.
Buyurun okumaya devam ediniz:
“Evde annenizle babanız tartışıyorlar. Annenizi babanızdan daha fazla seviyorsunuz. Veya babanızı annenizden daha çok seviyorsunuz.
Tartışma biraz ileri gidiyor ve birbirlerini kırmaya başlıyorlar.
O konuda annenizin haklı olduğunu biliyorsunuz ama babanızı daha çok seviyorsunuz.
Bu durumda ikisini de kırmadan babanıza, annenizin haklı olduğunu söyleyiniz.
Bunun tersi de olur ve babanız haklıdır ama annenizi daha fazla seviyorsunuz.
Annenize, babanızın haklı olduğunu annenizi kırmadan söyleyiniz.
Babanız veya anneniz, kanlı kinli düşmanınıza karşı haksızlık yapıyorsa bu haksızlığı yaptırmayacaksınız.
Kızınız ve oğlunuz arasındaki ihtilaflarda, gelinle kaynana arasındaki çekişmelerde durum aynıdır, haklının yanında olacağız.
Düşmanınızın haklı olduğunu söyleyiniz,
Haksız dostunuzu düşmana dövdürmeyiniz,
Düşmanın hakkını verdiriniz veya gücünüz yetiyorsa siz veriniz.
Köyünüz sınır köyle kavgalı olsa, siz, haklı olanın yanında olacaksınız.
Mezhebiniz, meşrebiniz ve dininizden olan bir insan, mezhebiniz, meşrebiniz ve dininizden olmayan birine haksızlık yapmışsa ve siz de bunu kesin olarak biliyorsanız hemen haklı olanın yanında yer alıyorsunuz ve hak sahibine hakkını teslim etmenin yollarını arıyorsunuz.
Ülkenin en fakiri ile en zengini arasında hak iddiasıyla dava açılsa siz, eğer fakir haksızsa zenginin haklılığına şahitlik yapacaksınız.
Fakir haklı ise zenginden o hakkın alınması için çalışacaksınız.
Devletiniz, bir başka devlete haksızlık yapıyorsa bunun yanlış olduğunu söyleyecek ve engellemeye çalışacaksınız.
“Devletim haksızdı” diyerek haklı devletin dövmesine de izin vermeyeceksiniz.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da Rabbimizi dinleyelim:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَاءَ لِلَّهِ وَلَوْ عَلَى أَنْفُسِكُمْ أَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالْأَقْرَبِينَ إِنْ يَكُنْ غَنِيًّا أَوْ فَقِيرًا فَاللَّهُ أَوْلَى بِهِمَا فَلَا تَتَّبِعُوا الْهَوَى أَنْ تَعْدِلُوا وَإِنْ تَلْوُوا أَوْ تُعْرِضُوا فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا (135)
“Ey iman edenler! Kendiniz, anne-babanız ve akrabanız aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti yerine getirenler¬den olun. İster zengin ister fakir olsun fark etmez. Allah onlara daha yakındır. Adaletten yüz çevirerek nefsin arzusuna uymayın. Eğer di¬linizi eğer veya yüz çevirirseniz iyi bilin ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa süresi ayet 135)
إِنَّا أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللَّهُ وَلَا تَكُنْ لِلْخَائِنِينَ خَصِيمًا (105)
“Allah'ın gösterdiği doğrultuda insanlar arasında hükmedesin diye sana kitabı hak ile indirdik. Sakın hainler tarafında olma.” (Nisa süresi ayet 105)
Hakkın, hukukun ve adaletin gerçek sahibinin Cenabı Hak olduğunu unutmayacağız ve onun gösterdiği doğrultuda hareket edeceğiz.
وَمِنْ هَذَا قَوْل عَبْد اللَّه بْن رَوَاحَة لَمَّا بَعَثَهُ النَّبِيّ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَخْرُص عَلَى أَهْل خَيْبَر ثِمَارهمْ وَزَرْوعهمْ ، فَأَرَادُوا أَنْ يُرْشُوهُ لِيَرْفُق بِهِمْ ، فَقَالَ : وَاَللَّه ! لَقَدْ جِئْتُكُمْ مِنْ عِنْد أَحَبّ الْخَلْق إِلَيَّ ، وَلَأَنْتُمْ أَبْغَض إِلَيَّ مِنْ أَعْدَائكُمْ مِنْ الْقِرَدَة وَالْخَنَازِير ، وَمَا يَحْمِلنِي حُبِّي إِيَّاهُ ، وَبُغْضِي لَكُمْ عَلَى أَنْ لَا أَعْدِل فِيكُمْ ، فَقَالُوا : بِهَذَا قَامَتْ السَّمَوَات وَالْأَرْض .
Ashabı Kiramdan Abdullah bin Ravaha, zirai mahsullerden vergilerini almak için Hayber Yahudilerine geldiğinde Yahudiler ona rüşvet teklif etmişler.
Abdullah, onlara “Ben, sizin yanınıza, yaratılmışların bana en sevimlisinin yanından geliyorum. Siz ise bana düşmanınız olan hınzırdan maymundan daha sevimsiz olmanıza rağmen benim bu sevgim ve size olan kızgınlığım benim size adaletsiz davranmama sevk edemez” deyince onlar da “Gökler ve yeryüzü adaletle ayakta durur” demişler.(Beyhaki, Delailünnüvve hadis no 1575, İbni Hıbban, Sahih, 7/316))
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لِلَّهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآَنُ قَوْمٍ عَلَى أَلَّا تَعْدِلُوا اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ (8)
“Ey iman edenler! Allah için adaleti ayakta tutup gözetenler olunuz. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Adil olunuz. Bu takvaya daha yakındır. Allah’tan sakının. Elbette Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Maide süresi ayet 8)
Bu makalem, 08/09/2014 tarihinde yayınlanmıştı.
Kıral, Şah, Padişah, Cumhurbaşkanı, Başbakan, filozof.... gibi ölümlülerin sözü esas alınmadan yazıldığı için her zaman her yerde ve herkese hitap edecek bir makaledir.
Hayy ve Kayyum olan Rabbimizin kelamını, hayat yolumuzun kılavuzu yapalım.