FİKRİMİZ ZİKİR, ZİKRİMİZ ŞÜKRÜMÜZ OLSUN
Mahmut TOPTAŞ
“Zikir” anmak, hatırlamak anlamına gelir.
“Bu bana en sevdiğimden hatıradır” dediğiniz “Hatıra” kelimesinin Arapçası “Zikr” kelimesinden türemiş “Tezkari” dir.
Size o hatırayı vereni hatırlattığı için “Tezkari” denilmiş.
Zikir de gördüğümüz, tuttuğumuz tattığımız, hissettiğimiz, hayal ettiğimiz, her şeyi, içimize çektiğimiz havayı, ciğerlerimizi kandıran suyu gördüğümüzde ona takılıp orada kalmadan onu yaratanı hatırlamaktır.
Ve bu hatırlama esnasında o makam ve mekana uygun olarak Kur’an ve Sünnette geçtiği şekilde Allah’ı hatırladığımızı dilimizle de ifade etmektir.
Buradan hareketle yaratılan her şey bizim gafletten uyanmamız için bize hizmet eden varlıklardır.
Gaflet, yaratılan çiçeğin, böceğin, denizin, yıldızın süsüne takılıp kalmak ve onları süsleyeni unutma halidir ki yaratılanlar aslında bizi uyarıyorlar:
“Biz, kendiliğimizden bu güzellikleri yaratabilseydik kendimizi soldurur muyduk?
İlkbaharda açıp Sonbaharda ölür müydük” diye bizim de Natüralistler/Dehriyyun gibi tabiatperest olmamızı önlerler.
İşte zikir her an uyanık olmanın, manzarayı seyrederken manzarayı yaratanı gönülden anlayarak dilden de anmaktır.
Hani bağınızda, tarlanızda, fabrikanızda, çocuğunuzda, çiçeğinizde, fevkalade fazlalık, güzellik, bereket gördüğünüzde “Maşaallah” dersiniz ya işte o en güzel zikirlerdendir.
Rabbimiz Kehf süresinde:
وَلَوْلَا إِذْ دَخَلْتَ جَنَّتَكَ قُلْتَ مَا شَاءَ اللَّهُ لَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّهِ
"Bahçene girdiğinde -Mâşâallah Lâ Kuvvete illâ billâh/Al¬lah'ın di¬lediği olur. Allah'tan başka hiçbir kuvvet yoktur." demen gerekmez miydi?...” (Kehf süresi ayet 39)
Bundan sonra bu “Maşaallah” larımızı farkında olarak söyleyeceğiz.
Sevgili peygamberimiz en fazla zikir yapanımızdır ve bizim örneğimizdir.
Sevgili peygamberimizin zikir ve dualarını toplama konusunda bir numara olan Nevevi’nin “el-Ezkar” isimli eserini okuduğumuzda bakıyoruz ki Sevgili peygamberimizin zikri duruma göre değişiyor ve 365 gün 24 saati zikirle geçiyor.
Vasıtaya binerken “Bunu bizim emrimize veren Allah’ı tesbih ederim.. anlamındaki ayeti okurmuş.
Gökyüzünde yıldızları gördüğünde “Göklerin ve yerin yaratılması, geceyle gündüzün gidip gelmesi akıl sahipleri için delillerdir” ayetini okurmuş.
Kur’an’ın haber verdiğine göre Nuh aleyhisselamın Kurtuluş Gemisine binerken Besmeleyle binmesi,
Süleyman aleyhisselamın Saba kraliçesine mektup yazarken Besmeleyle başlaması,
Sevgili peygamberimizin ilk okumaya Besmeleyle başlaması her şeyin başında Allah’ı zikretmek olduğunu gösterir.
Ağzımız “Maşaallh” demeye alışık. Bundan sonra farkında olarak söyleyelim dedim.
Adam, İslam’ın ve Müslümanların zararına olacak bir toplantıya katılmak için evinden çıkıyor, arabasına yaklaşıyor, arabanın anahtarını çevirirken “Bismillah” diyor.
“Demesin” diyemem. Desin de balıla sirkeyi, zehirle panzehiri, hak ile batılı karıştırmasın.
Savaş açtığı Allah’ı tutup arabasını koruma memuru zannetmesin.
Aldığı nefes, kalbinin tiktakları, gözünün bakışları, ellerinin tutuşları hepsi onu gafletten uyandırma görevlileridirler.
Biz, elimizi, ayağımızı, tenimizi, canımızı, yediğimiz, içtiğimiz, gördüğümüz, tuttuğumuz, tattığımız her Rabbimizin bize lütfu olduğunu hatırlar ve ona olan teşekkürümüzü her an peygamberini örnek alarak onu zikretmeye devam edelim.
Bunu yaparsak, haram yemeye, suç işlemeye, saygısızlık yapmaya imkan olmaz.