DOMUZ ÇOBANLARININ KORUMASI OLMAYALIM
MAHMUT TOPTAŞ
“Onun davranışları dostane değil” derken hiç kendi söz ve davranışlarımızı gözden geçirdik mi?
Birine dostça bakar, dostça konuşur ve dostça davranırsak onun düşmanca davranmasını önlemiş oluruz.
Hataların, yanlışların temelinde kendimizi dünyanın merkezi kabul etmemiz vardır.
Hak yolunun yolcularının hepsi birbirleriyle dostturlar.
Yolları bir, kılavuzları bir, gayeleri bir.
Ama haramiler yol kesiyorlar, kol ve kafa kesiyorlar.
Dostları vurmayı göze kestiremeyince parçalamak ve birbirine kırdırıp yağmalamak istiyorlar.
Son 25 yıl içerisinde Müslümanlara yeni yeni isimler verdiler.
Radikal dediler, Fundamentalist dediler, terörist dediler, Selefi dediler, Vahhabi dediler, ılımlı dediler, Şii dediler, Sünni dediler, Truva atı dediler, Şah İsmail dediler, Yavuz dediler, Abdülvahhab dediler, Yemen dediler, Yaman dediler de dediler ve birbirlerini yemelerini önerdiler.
Nerde dediler? Derseniz dikkat edin “filan CIA ajanı veya Amerika’nın Orta Doğu uzmanı filan beyefendi” dedi ki....diye başlayan cümlelerde vardır bunların hepsi.
Bunun için dostane yaklaşarak birbirleri hakkında gizli planları olduğunu sundular.
Geçmiş yanlışlarımızı birbirimize gösteriverdiler.
Yahudilerin, Medine’de yeni Müslüman olan Evs kabilesi ile Hazrec kabilelerinin dost olmalarından rahatsız olunca iki kabilenin eski savaşlarını hatırlatarak yeniden fitne ateşi yakmak istemesi gibi bir şeyi yapıyorlar günümüzde.
Düşmanın verdiği haberle, sunduğu asılsız delillerle dostuna kızan, küsen, ona karşı cephe oluşturan, gerçek dost değildir.
Rabbimiz, bizim dostumuzun birinci derecede Allah olduğunu, ikinci derecede Rasülü olduğunu, üçüncü derecede Namazını kılan, zekatını veren ve ruku eden Müminler olduğunu haber verir:
إِنَّمَاوَلِيُّكُمُاللَّهُوَرَسُولُهُوَالَّذِينَآَمَنُواالَّذِينَيُقِيمُونَالصَّلَاةَوَيُؤْتُونَالزَّكَاةَوَهُمْرَاكِعُونَ (55)
55- Sizin dost ve idareciniz, Allah, Onun Rasülü ve rukü ederek na¬maz kılıp zekât ve¬renmü'minlerdir.
وَمَنْيَتَوَلَّاللَّهَوَرَسُولَهُوَالَّذِينَآَمَنُوافَإِنَّحِزْبَاللَّهِهُمُالْغَالِبُونَ
“Kim Allah'ı, Rasülünü ve iman edenleri dost ve yönetici edi¬nirse, şüphesiz Allah’ın tarafını tutanlar, galip ge¬lenlerin ta ken¬dileridir.” (Maide süresi ayet 55-56
Kastamonulu Sa’di, gerçek dostların Mekke’nin harem mıntıkası gibi veya bayrağın gölgesi gibi güvenli olmasını beyan etmek için:
“Mahfuz ola babında dahili harem-asa
Sayen ede ahbabı alem-asa” demiş.” Demiş.
Yani, Mekke’nin harem mıntıkasına girenler nasıl güvende olursa, senin kapına sığınanlar da korunmuş olsunlar ve senin gölgen de bayrak gibi dostlarını korusun” demiş.
Dostlarımıza karşı Harem mıntıkası gibi, bayrak gölgesi gibi olmamız gerekirken, Şeytanın şehvet pazarında, Karun’un koruması haline getirmeye çalışıyorlar.
Koruma kadrosuna girme yarışı yaptırıyorlar ve bizi birbirimize kırdırmaya uğraşıyorlar.
Hiç birimiz hatasız değiliz.
Ama bizim hatalarımız amelde.
Karunların, Firavunların hatası temelde.
Hatalarımızı büyüteç altında bize seyrettirerek kışkırtanlar, bize daha büyük yanlışlar yaptırmak istiyorlar.
Canını kendi canından, malını kendi malından aziz bilmesi gereken dostlar, bu günlerde birbirlerinin canlarını alarak can düşmanlarına din düşmanlarına cansuyu veriyorlar.
Yardıma muhtaç dostuna Hızır gibi yetişmesi gerekirken, Hınzır çobanlarına yaranmak için dost katili olmaya koşmak Müslümanlığa yakışmaz.
Gönlünde zerre kadar imanı olan bizim dostumuzdur.
Mezhebi ve meşrebi bizi ayırmaya yetmez.
O dost bize taş atsa da, kurşun sıksa da biz ona atmaz ve sıkmayız.
Çünkü her iki taraftan atılanlarla ölenler Müslümandırlar.
Domuz çobanlarının istediği de budur.
Elimizdeki silahlar bile onlar tarafından verilmiştir.
Hak yolda yürürken mezhep, meşrep kavgasına tutulmadan yol alırsak haramilerin saldırısından kurtulmuş oluruz.
Bizim dostluğumuz 1400 yıllıktır. “Dostun eskisi iyidir” demişler.
Ellerin fitnesiyle 1400 yıllık dostluğumuzu ele, yele, sele vermeyelim.
Allah için yalvarıyorum ve Habil’in kendisini öldürmeye gelen kardeşi Kabil’e dediğini diyelim:
لَئِنْبَسَطْتَإِلَيَّيَدَكَلِتَقْتُلَنِيمَاأَنَابِبَاسِطٍيَدِيَإِلَيْكَلِأَقْتُلَكَإِنِّيأَخَافُاللَّهَرَبَّالْعَالَمِينَ
“Eğer sen, beni öldürmek için elini uzatırsan, ben seni öl¬dürmek için elimi uzatmayaca¬ğım. Ben âlemlerin Rabbi Al¬lah’tan korkarım.” (Maide süresi ayet 28)