BASİRETİ PARLATMALI
Mahmut TOPTAŞ
Tenimiz gıdasız kalır zayıf düşersek doktora gider zafiyetimizi giderecek reçete ile çaresine baktığımız gibi tenimiz dengesiz beslenme nedeniyle şişmanlık hastalığına tutulursak yine diyet uzmanına gider çaresine bakarız.
Bizim, tenimizi ayakta tutan bir de canımız var. Canımızın da imansızlıktan ve bilgisizlikten kaynaklanan zafiyet hastalığı olduğu gibi servet, şehvet, şöhret iştahıyla aşırı taşkınlık hastalığına tutulabilir. Her iki halde de peygamber varisi olarak bildirilen gönül doktorlarına müracaat edilmeli
Başımızdaki göz ağaçtaki çiçeği görür. Gönül gözü ise çekirdekteki çiçeği görür ve çiçekteki meyveyi görür.
Baştaki göz elmayı görür, gönül gözü ise alınmış mı, çalınmış mı? Alın teriyle mi sulanmış, kanla mı sulanmış bunu araştırır.
Baştaki göz bülbülü bir çiğnemlik et görür, gönül gözü ise dünyanın bütün müzik aletlerinin toplamından daha büyük ve güzel görür.
Uluslar arası ilişkilerde göz, diğer devletlerin servetini görür, gönül gözü ise o serveti elinde tutan bileği değil, o bileği yönlendiren yüreği görür ve ona seslenir.
Herkesin gönül gözü vardır. Rabbimiz bunu bize doğuştan vermiştir. Ancak bazı hatalarımız nedeniyle gözlerimiz zayıfladığı, şaşı olduğu, kör olduğu gibi gönül gözümüzde karara bilir. Yanılmalar, çift görmeler olabilir.
Hakim rüşveti cebe indirdikten sonra haklıyı haksız görmeye başlar.
İşaret parmağınızı gözünüzün ucuna biraz bastırarak karşınızdakine bakarsanız, karşınızdakini çift görürüsünüz.
Gönül gözünüze de baskı yaparlarsa Müslüman’ı mürteci görmeye, kafiri entel görmeye başlarsınız.
Biz yüzümüzü ve gözümüzü günde beş vakit namazda su ile temizlerken gönül aynamızı da “takva” ile sırlamaya, amelle cilalamaya çalışırsak görüntüler net olur. Haklıyla haksız apaçık belli olur.
Rabbimiz: “Ey iman edenler, eğer Allah’tan sakınırsanız O size Furkanı (iyilikle kötülüğü ayırt edecek nuru) verir, kötülüklerinizi örter ve afveder. Allah büyük lütuf sahibidir.” buyurur. (Enfal süresi ayet 29)
Allah’ın emirlerini yerine getirerek yasaklarından kaçınarak parlatılan gönül aynası, varlığa sevinmediği gibi yokluğa da yerinmez.
Ayna, önünden gelip geçenlerden rahatsız olmaz.
İslâm’ı hakkıyla yaşayan insanların gönlü, en hassas kuyumcu terazisinden daha hassas olur.
Efendimizin ifadesiyle
فإنَّ القلبَ يضطرب للحرام ويسكن للحلال
“Haram, gönülde çarpıntı meydana getirir, helal ise gönüle huzur verir” buyurur. (Cami-ül-ulum, İbni Recep 11 ve 27 nci hadislerin şerhi, senedi zayıf bir hadis)
Güzel bir gönüle sahip olanlara ise Peygamber Efendimiz:
اسْتَفْتِ قَلْبَكَ وَإِنْ أَفْتَاكَ النَّاسُ
“İnsanlar fetva verseler de kalbine danış” buyurmuş. (Ahmet, Müsned 3/112)
Eroin kullananın gözleri şeşi beş görmeye başladığı gibi inkarla gönlünü, haramla midesini dolduranların gönüllerinin terazisi topu kaçmış kantar gibi “hep bana, hep bana” demeye başlar. Şu anda Türkiye’nin ve dünyanın en büyük sorunu bu.
Yolsuzluk dosyalarının temelinde İslâm’a yan bakma vardır.
Fertlerin kalbi olduğu gibi toplumlarında kalbi vardır. Toplumların kalbi “Toplu vurdukça onu top sindiremez.”
Sosyologların “Ma’şeri vicdan” (Toplum bilinci) dedikleri bu toplumun gönül gözü, alimlerinin, siyasilerinin, sanatkarlarının, komutanlarının, hakimlerinin, hammallarının, zenginlerinin, fakirlerinin, doktorlarının, hastalarının gözüyle olayları değerlendirir.
Onun için Rabbimiz, Peygamber Efendimize:
قُلْ هَذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللَّهِ عَلَى بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي وَسُبْحَانَ اللَّهِ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ
“De ki: "İşte benim yolum. Ben Allah'a basi¬retle da'vet ede¬rim. Ben ve bana uyanlar da (böyle). Allah'ı tesbih ederim. Ben müşrik-lerden deği¬lim.” (Yusuf süresi, ayet 108) buyurarak basiretle, toplumu yanıltmadan, yanlışa yönlendirmeden, parlak gönüllerden dışarı sızan parlak delillerle, hikmet dolu sözlerle, güzel nasihatlarla davet etmemiz istenmekte.