ANTİKACILARLA YÖNETİCİLER
Mahmut TOPTAŞ
Antika kaçakçısı, soyguncularından ikisini, antika meraklısı bir zenginin evine gönderir. Evde bulunan tarihi bir heykelin çalınmasını ister.
Hırsızlar, heykeli çalarken mal sahibi gürültüye gelir ve hırsızlarla karşılaşır.
Malını korumak için hırsızların üzerine yürür.
Hırsızlar ses çıkarmamak için silah kullanmazlar ve heykeli, adamın kafasına vururlar adam ölür ama heykelin de kulağı kırılır.
Antika kaçakçısı, ceza olarak o hırsızın kulağını keser.
Şehrin gazetecileri bu kaçakçılık olayını, eserin kulağı kırık fotoğrafını, herkesin yüreğini ağzına getirecek şekilde haber olarak sunarlar.
Ölen mal sahibine, ailesinin acı feryatlarına, kulağı kesilen hırsızın kulağına acıyan olmaz.
Eski eser uzmanları heykelin kırık kulağı üzerine günlerce konuşurlar da ölen adam ve hırsızın kesilen kulağı üzerine tek kelime söylemezler.
Bağdat’ta on binlerce çoluk çocuğu öldürdükten sonra hapishanelerin kapısını açıveren ve “Müzelerdeki eserleri getirirseniz biz satın alırız” diyen Amerikalı komutanların şahsında Amerikan toplumunun rontgenini gördü dünya insanı.
Bağdat’ta on binlerce insan öldürüldü, televizyonlarda ve gazetelerde ahkam kesen antika adamlar, öldürülen insanlar üzerine hiçbir şey söylemezlerken, üç bin yıl önce yaşayan bir celladın baltası, müzeden çalındığından dolayı uluslar arası yas ilan ettiler.
Halbuki toplum mühendisleri veya yöneticilerin malzemesi insan.
Şairler, kelimelerden yaptıkları bir “Beyit”i yıkıp yeniden yapabilirler. Evin bir sütununu değiştirir gibi kelime değiştirebilirler.
Seramikçiler taslak çanak çömleklerini kırabilirler. Ressamlar, beğenmedikleri eserlerini yırtıp atabilirler.
Ya yöneticiler ve Toplum mühendisleri ne yapsınlar? Malzeme insan olduğu için atamazlar, satamazlar.
Antikacılar, madde olarak değeri bir milyon bile etmeyen küçücük, el kadar, mermerden yapılmış eski bir heykelciği kırıp atmazlar. Onu temizlerken ipek gibi yumuşak fırçalarla temizlerler. Bir çizgisinin silinmesi milyarlarca paranın ve tarihin silinmesi olduğunu bilirler.
Malzemesi insan olan yöneticiler ve toplum mühendisleri, topluma şekil verirken, hiçbir insanın canına, kulağına kıymadığı gibi doğuştan gelen karakter çizgisine el değmediği gibi, elinin veya aklının gölgesi bile hiçbir insanın gönül ülkesinde iz yapmamalı.
Her şahsı başkasından ayıran parmak çizgileri olduğu gibi kişilik çizgileri vardır.
Antika eserlerin ve güzel tabloların bir çizgisinin silinmesi o eserin değerini düşürdüğü gibi kişilik çizgilerinin de silinmemesi gerekir.
“Memuruna yüz vermeyeceksin”, “Yüz verirsen astar isterler”, “İşçinin yüzüne gülersen çalıştıramazsın” anlayışı ile başa gelen insanlardan çok başarılı bir yönetici çıkmamıştır. Onlar küçücük dünyalarının küçük kralı olarak yaşayıp gitmişler, silik adamların yöneticisi olduklarından silinip gitmişler.
Biz, silmek veya silinmek için gelmedik.
Silik insanların bile özünü yeniden ortaya çıkarmak, iyiliği emretmek, kötülüklerden alıkoymak için çıkarılmış en hayırlı ümmetiz.