Mehmet Bey Parkı, 1960’lı yıllarda yapılmış.
Süleyman Bey Hamamının kuzey cephesine paralel, İsmet Paşa Caddesi güzergahı boyunca uzanan bir mekandır.
Aslında park denilemez. Park olduğunu gösteren bir tabela da yok. 1. İstasyon’a dönen yolun başında bir akaryakıt istasyonu vardı. Bu işyerinin arkasında yer alan yığma bina kahvehane idi.
Park dediğimiz alan bu kahvehanenin önünde uzanan bir bahçe gibidir. Biz de Mehmet Bey Parkı yerine Park Kahvesi derdik.
Kahvehane binasının girişinde başlayan 1.5-2 metre genişliğinde, Karamanoğlu Mehmet Bey’in büstüne kadar uzanan bölüm, demir doğrama, profil karışımı ve üzeri fiber malzeme kaplıydı.
Bu bölüm parkın locasıydı. Hava soğuk değilse, park müdavimleri burada oturmayı tercih ederdi.
Park Kahvesi Ticaret Lisesi ve üniversite öğrenciliğimin ilk iki yılında, Ankara’dan Karaman’a döndüğümde, arkadaşlarımızla buluşma mekanımızdı.
Karaman’a ne zaman gitsem, buraya uğrarım. Kaldırım tarafında bir masaya oturur, çay içerim.
Necip Fazıl’ın, “İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya” diye başlayan Sakarya Türküsü şiirinde söylediği gibi:
“Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir...”
Heykelleri Hareketli Ülkem
1970’li yıllarda, parkın köşesinde Karamanoğlu Mehmet Bey’in büstü, kaidesinde fermanının yazılı olduğu pirinç levha vardı.
Büstün önünde fotoğrafı olmayanımız çok azdır. Bugün o büst yok. Heykelleri bile hareketli olan ülkemin güzel şehirlerinden Karaman’da da durum farklı değil. Burada da heykeller yer değiştiren türlerden(!)
Karaman’a her gelişimde, bazı heykellerin yerinde olmadığını görürüm. Kötü ev sahibine düşen kiracı misali, cansız, dilsiz, savunmasız heykelcikler oradan oraya sürüklenir, yer bulunamazsa bir depoya atılır.
İnsanoğlu zamanın geri gelmeyeceğinin bilincine varmış canlıdır. Bu yüzdendir ki, mekanı sahiplenir. Mekan korunabilen, yeniden yapılabilen özellik taşır.
Günümüzde imkanlar geliştikçe, insandan önce mekanlar değişiyor.
“Eski adresime bir tur attığımda ne ben o yerleri bulurum, ne yeni yerler tanır beni.”
Size de öyle gelmiyor mu?
Yıllar beni de Mehmet Bey Parkını da değiştirdi. Değişmeyen tek şey, anılarım.
Mehmet Bey Parkını hatırladığımda, Mahmut Toptaş hocamı da hatırlarım. Bu park, hafızamda Mahmut hocamla özdeştir.
Bir Hoş Mekan Bir Güzel İnsan
Nazım Hikmet, “Karamanoğlu Mehmet Bey’in resmini çizebilir misin Abidin?” diye sorsa, Ressam Abidin Dino’ya Mahmut hocamı gösterirdim.
Niyesini sorarsanız yanıtım şudur:
Bu toprakların öz evladı olduğu, özü sözü örtüştüğü ve yiğitliği için.
Karaman Bakış dergisinin 2008 yılında çıkan 2. sayısında “Bir Hoş Mekan, Bir Güzel İnsan” başlıklı yazımda Mehmet Bey Parkını anlatmıştım. Daha doğrusu Mahmut Toptaş hocamı anlatmak için bu parkı seçmiştim.
Mahmut hocam, Mehmet Bey Parkına yakışan en güzel insandı.
Bize sohbeti öğreten ilk hocamızdı. Sohbet adı altında sadece kendi konuşan, dikte eden, buyuran kof’lardan değildi.
Sohbetin, katılımcıların fikirlerini söyleyebildiği, katılmadığı hususlara itiraz edebildiği, her türlü sorunun sorulabildiği grupta bulunma hali olduğunu Mahmut hocamız öğretti.
Değerli Hocam, sahi siz ne çok şey öğrettiniz.
Dünyanın en cömert insanını bana soracak birileri olursa, tereddüt etmeden ayağa fırlar, bağırırım:
“Dünyanın en cömert insanı Mahmut Toptaş Hocadır!”
Karaman’da Uyanış gazetesinde 13 Ağustos 2015 tarihinde Mahmut Toptaş imzalı yazıyı lütfen bulup okuyun. Mahmut hoca, bu yazıda okuduklarınızın çok ötesinde erdemlere sahip, Karaman’ın en güzel insanlarındandır.
Gümüşler Çarşısı ve Birtat Lokantası
Park Kahvesinin karşısındaki arsaya Gümüşler Çarşısı yapıldı. Burası bina yerine Hacı Beyler Camisi’nin bahçesi olmalıydı. Park Kahvesine kardeş, Karaman’a soluk olurdu.
Gümüşler Çarşısını çirkin bulurum. Mimarından, emeği geçenlerden, mülk sahiplerinden ve kiracılardan özür dilerim. Ama ne yapabilirim, burasını oldum olası beğenmedim.
Gezdiğim diyarlarda Gümüşler Çarşısı benzeri işhanı görmedim. Eskişehir’deki Esnaf Sarayı Çarşısı ve Tokat’taki Zafer İş Merkezini, Ağrı’daki adını hatırlayamadığım binayı, Gümüşler Çarşısı’na benzetmiştim. Mimari özelliği ile değil, aynı kasvetli havasıyla, şehirlerin merkezinde yer almalarıyla...
Ankara’dan Karaman’a geldiğim ve galiba üniversiteyi bitirdiğim yıl olabilir, Park Kahvesi yoktu.
Yerini, Karaman’ın hala en lezzetli yemeklerini sunan Birtat Lokantasına bırakmıştı.
Her uğradığımda, bir kaç arkadaşımı bulduğum Park Kahvesinde bu kez, müşterilerini yıllardır güler yüzle karşılayan Birtat’ın sahibi ve personeli vardı.
Birtat’ta çoğu arkadaşlar gibi favorim, tirittir. O gün tirit yemedim. Lokantanın çok kalabalık olduğunu hatırlıyorum, ne yediğimi ise unutmuşum.
Birtat’ta huzurlu oturamadım. Park Kahvesine yerleşmesine bozulmuş olmalıyım.
Birileri El Atmalı
Geçtiğimiz günlerde Karaman’a geldim ve Park Kahvesine yine uğradım. Çok oturmadım. Ağustos’ta geldiğimde, bir grup arkadaşla yine burada oturmuştum.
Sandalyeler, masalar rahat değildi. Çay ocağının bulunduğu bölüm PVC’den yapılmış ve gözüme çirkin göründü. Karaman’da PVC salgını olmalı. Çok yerde PVC kullanılmış ve görüntüler rahatsız ediciydi.
Süleyman Bey Hamamının sıvası dökülmüş duvarının görüntüsü ise parkın ilk eleştirilecek kusuru olarak dikkatimi çekti. Görüntü kirliliğini giderecek yüzlerce yöntem var. Kimsenin aklına gelmemiş olmalı, öylece duruyor. Dursun bakalım. İnşaallah bir gün el atacak birileri çıkar.
Parkta oturanlar, bizim buluştuğumuz yıllardaki gibi gençler değildi. Orta yaş çoğunluktaydı.
Son kurşunu da sıkıyım, tam olsun. Çaylar kötü, bardaklar temiz değildi.
Geçen yıl uğradığımda çayları çok beğenmiştim. Teşekkür için içeriye girdiğimde, ocağın başında çocukluk arkadaşım Mevlüt’ü görmüş, çok mutlu olmuştum.
40 yıldır görmediğim arkadaşımı ben tanımıştım ama o tanıyamadı. Adımı söyledikten sonra kucaklaştık.
Mevlüt’ün çayları güzeldi. Çayları beğenmediğim için, Mevlüt’ün ayrılmış olabileceğini düşündüm. Sordum. Öyle olmuş. Ayrıldığını söylediler.
İşi ehline vermek ve liyakat evrensel kuraldır. Çaycı için de yöneticiler için de geçerlidir.
Dünyayı adalet ve liyakat ayakta tutar. Belki bu kurala uyulmadığı için “Dünyada rahatlık yoktur.”
Not:
1- Kemani Sarkis Efendi’nin nihavent şarkısı “Kimseye Etmem Şikayet” Mahmut hocamın sevdiği şarkıdır. Hocamın hatırına, sözlerine dikkat ederek dinlemenizi rica ederim.
2- Mahmut Toptaş Hocam “İyi Adamlar Sözlüğü”mde yer almaktadır.
(Devam Edecek)