Yeni yollar, hızlı araçlar ve gelir artışı insan hareketliliğini tahminlerin ötesinde artırdı.
Türkiye’nin ulaşılmaz yerleşim yerleri, geniş yollar ve tünellerle insana yaklaştırıldı.
2000’in başında gördüğüm, saatlerce yol gittikten sonra Taşkent üzerinden ulaştığımız Ermenek’e geçen sonbaharda ve bu yıl ilkbaharda gittim.
İlk gidişimin üzerinden 7 ay geçmişti.
Erken seçim kararı yeni alınmıştı.
O günlerde Ermenek’i Taşlık Kilikya ve Karamanoğlu odaklı gezecektik.
Geçtiğimiz bölünmüş yolları E-5’den daha kaliteli gördük.
Toroslar’ın yamaçlarında yüzlerce iş makinesi çalışıyordu.
Çoğu yerde gördüğümüz çalışmaların, yolları köy içlerine kadar ulaştırmaya veya viyadüklerle kısaltmaya yönelik olduğunu öğrendik.
Gölet yapımları da devam ediyordu.
Heryerde hummalı bir çalışma dikkatimizi çekti.
“Eğer hizmete oy verilirse, mevcut iktidar asla seçim kaybetmez” yargımı yol arkadaşlarımla paylaştım.
Gördüklerimiz gurur vericiydi.
“Keşke aynı faaliyet insan kalbi için de yapılabilse. Bu çalışmalar şehir içlerine ulaşabilse. İnsan kalbine makine girmez, siyasetçinin doğrudan şaşmayan dili ve emeğine ihtiyaç var’’ diye eklemiştim.
Ermenek Sevdalısı
Ermenek’le herhangi bir bağlantım yok, akrabam yok, bağım, bahçem yok.
Ermenek sevdalısı, Gargaralıyım derken göz bebekleri büyüyen Şerafettin Güç, geçen yıl Ekim’de, ‘’Seni Toroslar’a götürüyüm. Taşeli Platosu’nu gezdiriyim. Karamanoğulları’nın ilk yerleştiği bölgelere gider, mezarları, türbeleri ve Bizans kalıntılarını görürüz’’ teklifini yapınca, durakladım.
Gezimizin merkezi Ermenek olacaktı.
Arkadaşımın önerisi yola çıkmamı sağlayacak içerikten yoksundu.
“Ben doğayı severim, suyu, ağacı, kuşu, bakirliği, bir de güzel yemekleri” dedim.
Yanıtı, “Bu dediklerinin merkezine gideceğiz. Sonra Kemer’e ineriz” oldu.
Ermenek’e bir çok kez davet aldım, gitmek kısmet olmadı.
Belediye Başkanı Uğur Sözkesen, Anadolu Ajansı Genel Müdür Yardımcılığı yaptığım dönemde, iş yerimde ziyaretime geldi.
Gıyaben tanıdığım, övgü ile söz edilen bir insandı.
Eli boş gelmemiş, meşhur helvasından ve incirinden getirmişti.
Ermenek’le ilgili projelerini anlattı, ilçeye davet etti.
Ankara’ya gelenin işleri ve randevuları sıkışık olur.
Sohbeti ve Ermenek’i, Ermenek’te devam ettirme dileğiyle ayrıldı.
Başkan Uğur Bey ile bir kaç kez telefonda konuştuk.
Ama olmadı, gidemedim. Turkuaz’ı, ilçenin yeni halini göremedim. Heyecanı ve ideali olan Başkan Uğur Bey’le gezmek, projelerini dinlemek nasip olmadı.
Değişim Böyle Olmalı
Karaman Valiliği’nin tahsis ettiği arazi araçlarıyla 20 yıl kadar önce geldiğimiz Ermenek’ten hafızamda kalan; daracık sokaklar, eski evler, santral yolu, dağın yamacındaki oyuklar, bir cami ve yemek yiyecek mekan bulmakta zorlandığımız, eşek ve katırı bol, demircisi, nalbantı, semercisi olan, toz toprak içinde büyük bir köydü.
Bir grup fotoğraf sanatçısı ile çıktığımız safarinin en uç noktası Ermenek’ti ve süper fotoğraflar yakalamıştık.
Hatırımda kalan Ermenek böyle bir yerdi.
Taşeli Platosu
Geziye karar verdik ve Ankara’dan çıktığınız yolculuğun ilk durağı Karaman oldu.
Bugün aramızda olmayan bir arkadaşımızı da alarak, ertesi gün Ermenek için yola çıktık.
Taşeli Platosu’na ulaştık. O kadar çok kaybolduk ki, her seferinde kaybolduğumuz noktaya geri dönüyorduk.
Arabamız da biz de stoklu olduğumuz için endişe duymadık. Saatlerce gittik, ne in ne cin, kimselere rastlamadık.
Torosların zirvesinde, bir su kaynağında mola verdik.
Bölgenin kurdu olan Şerafettin, bundan sonra yolun daha düzgün olduğunun müjdesini verdi.
Masamızı kurduk, portatif sandalyelerimize yaslanarak yaz menüsünden oluşan yemeğimizi, yavşan esen rüzgar eşliğinde yedik.
İçimi çok hafif, şişkinlik yapmayan, kekik kokulu su için aynı zahmeti bugün bir kez daha çekebilirim.
Su kaynağının başında, Şerafettin’in güzergah olarak niye keçi yolunu seçtiğinin sırrına vakıf olduk.
Herhangi bir işaret tabelası olmadığı için sık sık yanlış yollara savrulmamıza gerekçeler uydurduk.
Bizim ve aracımızın içi dışına çıkmıştı, ama değmişti.
Pınar başı molasından sonra kaybolmadık. Taşeli Platosu’nun zirvesindeydik.
Hüsnü ile Müjgan
Ermenek’te şirin bir yerde konakladık. Şehre hakim bir tepedeki otelden ışık cümbüşünü izledik.
Duşumuzu aldık, kıyafetlerimizi değiştirdik, ilçeye indik.
Yollar genişlemiş, kaldırımlar yapılmış, gözümüzün gördüğü her yer ve her şey tertemizdi.
Çevre ağaçlandırılmış, güller ekilmiş, banklar konulmuştu.
Gördüğüm, uzun bir seyir koridoruydu. Yukarıdan Turkuaz’a inen mesafe gece karanlığında bile güzellik sergiliyordu.
Çağlayan’a indik, yemek yedik, çay içtik. Su sesi hepimizi çarptı. Gümbür gümbür su akıyor, çevreye serinlik üflüyordu.
Mekan pırıl pırıldı, yaşlı çınarlar geceye gözcülük yapıyordu.
Genç işletmeci uyandırdığı közde lezzetli etlere lezzet ekledi.
Diriliği ve tazeliği kokusundan belli olan mevsim salata getirdi.
Domates, biber ve maydonoz istedik, aynı koku masamıza yayıldı.
Uzun oturduk, uzun yolculuğun yorgunluğunu attık.
Dönüşte, ışıl ışıl bir midibüs, tepesinden duman tütüyor.
Midibüsün çevresinde bir kaç masa, kır kahvelerinden ilhamla masaların üzerinde çiçekli örtüler, küçük vazolarda mevsim çiçekleri...
Bir tiyatro dekoruydu gördüğümüz.
Sanki az sonra, ah Müjgan ah! filminden Sadri Alışık ve sevgilisi Esen Püsküllü buraya gelecek havası vardı. Filmdeki isimleriyle Hüsnü, Müjgan’a burada veda edecekti.
Müjgan (Esen Püsküllü) gelmedi, o gelmeyince Hüsnü de (Sadri Alışık) gelmedi.
Biz de gönül rahatlığıyla boş kalan o masaya geçtik.
Ekmek arası kokoreç ve ayran istedik. Şirin midibüs,(galiba puantiyeli perdeleri vardı.)
ve kokoreç arada bir gözümün önüne gelir, bir süre oyalanıp gider.
Ben Ermenek’i günlerce yazsam yeterince anlatamam.
Yıldızlar Altında
Ermenek yıldızlar şehri. Bir yerde bu kadar yıldız nasıl toplanır? Samanyolu’nun tozumsu görüntüsü bile ışık saçıyor.
Olağanüstü bir görüntü. Yıldızlar şöleni var ve bizler konuğuz.
Sırt üstü uzanıyorum. Büyüleyici, baktıkça semanın aydınlığı artıyor. Gökyüzü pırıl pırıl, bir nokta bile karanlık kalmamış.
Gökyüzünün bu kadar zengin ve donanımlı olduğunu Ermenek’te fark ettim.
Orman içinde, bebek parmağı inceliğinde akan bir çeşme başında, yalaktaki kavun soğumayı beklerken, gözüm ormanın tavanında.
Avuçlarımda milyonlarca yıldız. Ömrümde gördüğüm ve görebileceğim en güzel gökyüzü. Yıldız yağmuru var. Çok yükseklerdeyiz, Torosların serinliği kayboluyor, soğuk hava vücudumuzu sarıp sarmalıyor.
Üşüyen arabaya, diyorum.
Şerafettin’le kalıyoruz. İkimiz de sessiz. Yıldızların fısıltısını duyacak kadar dikkat kesiliyoruz.
Tefekkür nedir diye bir soruya muhatap olsam, o geceyi anlatırım.
Şerafettin’e sesleniyorum; ‘’Vaz geçelim Kemer’den. Pantolonu bulduk.’’
Gülümsüyor, ama ertesi gün Kemer’e geçme planımızı iptal ediyoruz.
Ben Ermenek’e Doyamadım
Filmin adını ödünç alarak söyleyim:
Ah Karaman ah!
ah Başkan ah!
Otoban kalitesinde yollar yapılmış, hafta sonları 2 otobüs tahsis etsen de o güzellikleri Karamanlılar da görse.
Bir de siz ve ekibiniz görse. Temizliği, sakinliği, seyir koridorunu. Belki Ermenek ufuk açar, zihin açar, moral aşılar.
Ermenek Belediyesi’nin Sakin Şehir başvurusunu okuduğumda, Kurban Bayramı arefesinde yapmayı planladığımız Ermenek gezimizi öne çekebilir miyiz diye düşündüm.
Bir de 2 ayrı geziden tuttuğum notlardan kısa bir bölümünü paylaşma ihtiyacı duydum.
Türkiye’de ve bazı ülkelerdeki sakin şehirleri gördüm.
Ermenek bu ilçelerin arasında yer alabilir.
Çok eksiğini söyleyecekler, ama bunlar çabucak halledilir.
Sedir ve ardıçların yeşiliyle yarışan mor salkımlı erguvanları, Ermenek çayını, Mennan Kalesi’ni, Çağlayan’ı, kaleyi, çay bahçelerini, Turkuaz mesireliğini, Katranlı, Güneyyurt, Balkusan, Kapız, Yellibel, Tol Medrese’yi, köyleri, yaylaları, Turkuaz’ın çevresindeki yerleşimleri, bitki örtüsünü, köprüleri görmeden, balının, alabalığının, etinin, sumağının, bağ bahçede yetişen sebzelerinin, üzümünün, pekmez helvasının, incir ve kirazının tadına bakmadan, onlarca endemik ve aromatik bitkilerinin kokusunu içinize çekmeden, yerel giysili kadınların bozulmamış şive ile konuşmalarını duymadan Ermenek eksik kalır.
Ağla Ermenek Ağla
Asıl eksiklik, Karamanoğlu atası Nure Sofi’nin mezarının perişan hali.
Nure Sofi’ye reva görülen ihmalkarlık o güzellikleri gölgeledi.
Sürünerek girdiğimiz türbede, kümes bile olamayacak kırık dökük mezbeleden çıktığımızda gözyaşlarımıza sahip olamadık. Unutulmuşluğun, vefasızlığın bu kadarı olur mu diye sitem ettik. Gözyaşlarımıza da, sitemimize de asırlık sedirler şahit.
Sakin şehir nedir, neler istenir, getirisi var mıdır sorularına yer kalmadı.
İnşallah, onay alınırsa bu soruların yanıtlarını da o vakit yazarım.
Ermenek’i gezmeye 3-5 gün yetmez, yazmaya sayfalar.
Ermenek’i görmedim diyenlere bir kopya; Uzun metrajlı Kiraz Mevsimi filmini izleyin. Gözünüz dinlenir, içiniz açılır. Ermenek’ten hızla geçmiş gibi hissedersiniz.
Ama sağlığınız yerinde, izin alabilecek bir işiniz varsa, hafta sonunu zor getirirsiniz. Çoluk çocuk, eş dost yola revan olursunuz.