Ben, Abdullah dedim.
Adını bilmiyorum. Soracak ortam yoktu. Ayrıca sormazdım da.
Dedim ya! Ben onun adını Abdullah koydum.
Annesinin ve babasının kıymetlisi olmalıydı. Tahminimce 7-8 yaşlarında, oğlum Ali Baki ile akran.
Traktörün hidrolik mili üzerine oturtulmuş, bir metrekarelik ve yarım metre derinliğe sahip bir kutucuk benzeri sandıkta (römork diyemediğim için uydurdum), 35 dereceyi bulan temmuz sıcağında, 250-300 metrelik bir rakımdan, dik yamaçlardan deniz seviyesine inmek kolay mı?
Ki, inilen yol (çıkılması da gereken yol) çakıl, taş, kaya, kütük, kırık dallar, sel sularının getirip denize dökmeye utandığı doğanın atıkları, doğaya kin tutan insanımsıların çöpleri ile dolu, traktör tekerinin bastığı anda oynayan zemin, toz bulutunun havada asılı kaldığı, aracın her yanına, üstünde oturanların vücutlarına, daha çok ağız, burun, kulak, göz çukurlarına, saçlarının üzerine incecik, un gibi, hafif, kondukça ağırlaşan ve renk değiştiren toza aldırış etmeden, o inişin (sonra çıkışın) zorluğuna, yolun bozukluğuna rağmen, bu kadar meşakkatli bir süreci göze almak, sadece çocuğunun arzusunu yerine getirmek isteyen bir babaya özgüdür.
Bizleri mutlu eden imkanlarımızın genişliği değil, tercihlerimizdir.
Tercih, eldeki imkanları, o vakitte, ötelemeden, arzu edilen veya arzu edene göre kullanmaktır.
İmkanın genişliği, tercihi zorlaştırıcı etken bile olabilir.
Abdullah’ı Marmara Denizi’nin en utangaç koylarından birinde, çok derin olmayan suda babasıyla eğlenirken gördüm.
Abdullah, deve kuşu yumurtasına benzeyen ve sanki aynı kalıptan çıkmış binlerce taşın, hünerli ellerde tek tek seçilerek binlerce yılda bugünkü biçimini almış, binlerce yıl daha geceli gündüzlü çalışmanın devam edeceği plajda, çocuk sevincinin en canlı örneğiydi.
Abdullah Marmara’nın minik dalgaları arasında, yanında babasının bulunmasının verdiği güven hissiyle sık sık başını yukarılara kaldırıyor, zıplamaya çalışıyor, elleriyle havada bir şeyleri tutmak istiyordu.
Kendi baktığı yere babasının da bakması için çırpınıyordu.
Deneyi yapıldığı için biliyorum; bir kişi başını kaldırıp yukarıya bakıyorsa, onu görenler de yukarıya bakar.
Bu davranış, esneme gibi bulaşıcıdır. Sebebini bilmiyorum.