Davetsiz misafirlerin en çok kullandığı sözcüklerden, ev sahibinin aklında kalanlar şunlar oldu:
Manifesto, cumhur, ittifak, prompter, rozet, apolet, tamam, kek, güneş, iyi, istikrar, teminat, beka, güvence, erdem, irade, cesaret, bilge, ketıl.
Bu sözcüklerin anlamlarını bilenimiz var mı?
Bu ülkede soru sormak iyi karşılanmaz.
Çünkü soruların yanıtını bilen az kişi olur.
Öğrenci öğretmene, işçi patrona, memur müdüre, cemaat imama, yolcu şoföre, seçmen vekile, vekil hükümete soru sormaktan kaçınır.
Sormadan biliriz, bilmeden dinleriz.
Bilir gibi yaparız.
Hem bilirsek ne işimize yarayacak?
İşte o sözcüklerin anlamları. Bugün işinize yaramazsa yarın duyduğunuzda yadırgamazsınız.
Misafirlerden biri kalıcı, diğerleri yolcu. Umalım ki ev sahibi gönül almasını bilen, misafirliğini unutmayacak birini tercih etsin.
Manifesto: Bildiri, beyanname, bildirmek ve ifade etmek.
İtalyanca kökenli. Toplumsal bir hareketin duyurulması ve savların belirtilmesi üzerine kurulan bir akımın, bir hareketin oluşunu bildiren yazılara denir.
Manifesto sözcüğünün siyasal içerik kazanması K. Marx ve F. Engels’in 1848’de yazdığı Komünist Manifesto adlı kitapla olmuştur.
Komünist Manifesto’da kapitalizmden emperyalizme geçiş aşaması anlatılır, işçi sınıfının iktidara nasıl geleceğinin teorisi yer alır.
Bir dönem sık kullanılan “Din, afyondur” sözünün kaynağı bu kitaptır.
(Bir Sezen Aksu şarkısıdır.)
Cumhur: Halkın çokluk kesimi, kamu, herkes, birikme, yığın, birikinti, halk kalabalığı.
Cem, cami, cuma, cima, cemaat, mecmua, cemiyet, cumhuriyet, cumhurbaşkanı aynı kökten türemiştir.
İttifak: Anlaşma, uyuşma, uzlaşma, bağlaşım.
Birlikte hareket etmek üzere anlaşma, sözleşme, birlik, oybirliği anlamlarına gelir.
Muvaffak ve vefik aynı köktendir.
Prompter: Elektronik süflör demektir. Türkçe karşılığı henüz bulunamamıştır.
ABD’li mühendis Hubert J. Schlafly’nin 1950’li yıllardaki pembe dizi oyuncularının repliklerini hatırlamaları için geliştirdiği cihazdır.
ABD başkanları, Kongre’deki büyük konuşmalarında prompteri kullanmışlar.
Günümüzün siyasetçilerinin büyük bölümü ve tv spikerleri kullanıyor.
Ekran şeklinde şeffaf bir düzenektir. Elektronik slayt makinasıdır.
Konuşmacı, aynı ekrandan kendisinin kürsüde veya sahnede nasıl göründüğü ile konuşma metnini görür. Genelde sahnede en az 2 tane olur. Konuşmacı nereye yönelirse oradaki cihazı kullanır.
Rozet: Fransızca’dır. Küçük gül, gül şeklinde kumaş veya kağıttan yapılmış süs.
Bir kuruluşun simgesini taşıyan, yakaya takılmak için hazırlanmış, daha çok metalden yapılmış küçük simge.
Apolet: Fransızca. Omuzluk demek. Devletin savunma, güvenlik ve benzeri görevlerdeki çalışanlarının omuzlarına takılan, yünlü, ipekli ve metalden yapılma, üzerinde rütbe simgesi bulunan parçadır.
Tamam: Bitmiş, tamamlanmış. Beğenilmeyen bir iş veya öneri karşısında söylenen söz.
Cahit Sıtkı’nın;
Haydi Abbas vakit tamam,
Akşam diyordun, işte oldu akşam
dizesini hatırlamanın vakti.
Lobi: İngilizce. Bir konuda, konunun çıkara uygun biçimde sonuçlanmasını sağlamak anacıyla, bir araya gelerek parlamentoda, basında vb. işlerine, çıkarlarına uygun siyasayı etkili, geçerli kılmaya çalışma. Bu tür çalışma yapan topluluk.
Herkes bize düşman söyleminin bir alt basamağıdır.
Keşke: Farsça. Dilek anlatan tümcelerin başına gelir, dilerdim ki, ne olurdu gibi, özlem ya da pişmanlık bildirir.
Hz. Muhammet uyarıyor:
Sakın! Keşke, demeyin.
Tövbe makbul, keşke sakıncalı.
Kek: İngilizce. Hamur pastası demektir.
Renkler gibi, damak tadı da tartışılmaz. Herkes farklı şekilde yiyebilir, yüzlerce tarifi vardır. Bifa, Saray ve Anı’nın keklerini tatmışlığım vardır. Nil Karaibrahimgil’in şarkısı önerilir.
Keklenmek argoda, her lafa kanan, her söylenen söze inanan kişi için kullanılır.
Keklemek ise, bu eylemi yapmaktır.
Güneş: Türkçe. Sistemimizin merkezi, hayat kaynağı. Derinliği en çok olan sözcüklerdendir.
İyi: Türkçe. Nitelikçe beğenilecek düzeyde olan, uygun ve istenilen nitelikleri taşıyan.
İstikrar: Arapça. Düzenlilik içinde sürüp gitme, kararlılık.
Kökü karar. Karar, durma, sabit olma, kesin görüş, tercih demektir.
Teminat: Arapça. Temin’in çoğulu. Garanti, güvence demektir. Temin, korkusunu giderme, güven verme, inandırma demektir. Emin, emniyet ve emanet aynı kökten.
Beka: Arapça. Devam, bakilik, önceki hal üzere olma, ölümsüzlük, kalıcılık.
Güvence: Türkçe. Lütfen istikrar’a bakınız.
Erdem: Türkçe. Ahlakın övdüğü ve ahlaklı olmanın gerektirdiği doğruluk, yardımseverlik, yiğitlik, bilgelik, alçakgönüllülük, iyi yüreklilik, ölçülülük gibi niteliklerin ortak adı.
(Meraklısı için: Erdem Peşinde - Ahlak Teorisi Üzerine Bir Çalışma /Alasdair Macıntyre / Ayrıntı Yayınları)
İrade: Arapça. Dilek, istek, buyruk. Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü, yetisi.
Dinlerin ve felsefenin en çok tartıştığı konu başlıklarından biri.
Cesaret: Arapça. Yüreklilik, korkusuzluk, atılganlık, yiğitlik.
Girişken, gözüpek, atak anlamındaki cesur’dan türemiştir.
Bilge: Türkçe. Bilgili kişi, bilgin.
Her şeyi bildiği gibi, bildiği şeyleri de iyi ve sağlam bilen, bilgisini kendisi ve başkaları için en yararlı bir biçimde kullanabilen, iyi ahlaklı, olgun kimse.
Bilge Kral olarak anılan Aliya İzzetbegoviç’den bir söz:
Kendinden olanı sev, ötekine saygı göster.
Bu da Bilge Kral’dan:
İslam güzel de müslümanlar bunun neresinde?
Kettle (Ketıl): İngilizce. M.Ö. Mezopotamya’da topraktan yapılmış, Çin’de demirden su ısıtıcıları örnekleri bulunmuştur.
İngilizce’de kazan anlamına gelen ketill kelimesinden türemiştir.
Bir çok evreden sonra, 1955’de İngiliz Russell Hobbs, tümüyle otomatik ilk ketılı piyasaya sürdü.
Bu modelde, suyun kaynamasıyla ortaya çıkan buhar, ısıtıcıdaki termostatı tetikliyor ve bu sayede elektriğin otomatik olarak kesilmesini sağlıyordu.
Bugün her evde, onlarca modelden biri veya birkaçı bulunmaktadır.
Semboller kalıcıdır
24 Haziran seçimlerinin yeni sözcükleri bunlarla sınırlı değil. e-miting, yerli ve milli, millet bahçesi, MR, zeybek, ekonomist, fizikçi, liyakat, okyanus medyası, kutuplaşma vb.
Demirel’in fötr şapkası, Ecevit’in kasketi ve mavi gömleği, Erbakan’ın kravatı, Özal’ın kalemi dönemlerinin sembolleriydi.
Seçim biter, sözcükler ve semboller kalır.
Eğer seçilmeyecek olsaydım, daha çok vaatte bulunurdum.
(Yurttaş Kane filminden)