Ahmet TEK
Hasan Çelikkol Hocamı unutmadım, sona bıraktım.
Sert yüz çizgileri olan, yakışıklı, tok sesli bir gençti. Tayyar’ı tatile götüreceğim Tekirdağ’ın Muratlı İlçesindendi.
Alfa hakimiyetinin hüküm sürdüğü okulda, en zayıf alfa erkeği bile rol model olarak Hasan Hocamızı seçerdi.
Turizm Ticaret Yüksek Öğretmen Okulu mezunuydu. Ailesinin çok zengin olduğu hepimizin dilindeydi. Çok şık giyinirdi veya giydiği kıyafetler ona çok yakışırdı. Zenginliğini bilmiyorum ama köklü, tümü eğitimli bir aileden geldiğini söyleyebilirim.
Hocamızın siyasi görüşünü hiç öğrenemedik. Kendisi 25 yaşlarında iken, bize gençliğinizin ve bu günlerin kıymetini bilin, önerisinde bulunmuştu.
Hepimiz onu çok sevdik. O, öğretmenliği erken bıraktı.
Muratlı’da 1977 seçimlerinde belediye başkanı seçildi. 12 Eylül’de görevden alındı. Sonra 1989 yılında yeniden belediye başkanı oldu.
Bizler okulda nasıl sevmişsek, ilçe halkı Hasan hocamızı öyle seviyordu. Nereden biliyorsun diye soracak olursanız, o yıllarda Hürriyet Haber Ajansı’nın Ankara Sorumlusu olarak görev yapıyordum ve yurt genelinin haberlerini takip zorunlu işlerimdendi.
Hasan Çelikkol henüz 40 yaşında iken Süleyman Küçüker ve İbrahim Barçın gibi kanserden vefat etti. Şimdi adı Muratlı’da bir caddede yaşıyor.
Yazları Tekirdağ’da oluyorum. Hocamı hayırla yad ediyorum. Niyetlendim ama ailesini ziyarete cesaret edemedim. Eczacı olan kız kardeşinin ölümünden de haberdar oldum.
Prof. Dr. Üstün Dökmen’i tanımayanınız yoktur. Küçük Şeyler Anaokulları’nın kurucusu, TRT’de aynı isimle onlarca program yaptı. Çok sayıda kitap yazdı. Ünlü psikolog.
Sayın Üstün Dökmen’le, üniversite yıllarımızda değerli arkadaşım Prof. Dr. Ömer Üre sayesinde tanışmıştık.
Sayın Dökmen’le yıllar sonra bir söyleşisinde karşılaştık. Daha sonra sohbetimizde, ‘’Hocam, ne güzel günlerdi. Keşke daha çok beraber olsaydık, daha çok şey paylaşsaydık. Ne çok anımız olurdu’’ dedi.
Sayın Üstün Dökmen’in bu sözlerini sık sık hatırlarım. Özellikle değerli gördüğüm ve kaybettiğim tanıdıklarımı hatırladıkça bu sözü tekrarlarım:
‘’Keşke daha çok vakit geçirseydik.’’
Daha çok vakit geçirmek istediğimiz sevdiklerimize, daha sıkı sarılalım, vesselam.
Vefat eden sevdiklerimizi hayırla yad edelim.
Bizden önce giden tüm dostlara Allah rahmet eylesin.
Baş sağlığı dileyemediğim arkadaşlarımın aileleri, lütfen bu yazımı tüm arkadaşlarım adına baş sağlığı kabul buyursunlar.
Burada adını anmadığım, vefat etmiş başka arkadaşlarımız olmuşsa, bu benden kaynaklanan bir noksanlıktır. Onların yakınlarından özür dilerim.
Uzun yıllar Ankara’da komşuluk yaptığım, Kurtuluş Parkında soğuk bir gecede donarak ölen, en beğendiği tablolarından bir kaçını kendi elleriyle ikizlerimin odasına asan, çocuğundan gayrı hiç bir şeye değer vermeyen yalnız kadın, Ressam Tuncay Betil’in bir sözünü paylaşmak isterim:
‘’Yaşam bir güz otu, üfledim gitti.’’