YALNIZ DEĞİLİZ, YALNIZLARA YOLDAŞ OLUN
Mahmut TOPTAŞ
Yalnız kalmayın. Kalırsanız da yalnız olmadığınızı bilin.
Yalnız olmayın, yalnızlara yakın durun, yoldaş olun.
Biz, hiçbir zaman yalnız değiliz. Bize bizden daha yakın Allah’ımız varken kendimizi nasıl yalnız hissederiz ki.
Ama insanız, ünsiyet sağlayacak insana muhtacız.
Su gibi, ekmek gibi insan yüzüne ve sözüne muhtacız.
Zekeriyya aleyhisselam Rabbine dua ediyor, yalnızlığından şikayet ediyor ve peygamberliğini devam ettirecek bir oğul istiyor:
وَزَكَرِيَّا إِذْ نَادَى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْنِي فَرْدًا وَأَنْتَ خَيْرُ الْوَارِثِينَ (89)
89- Zekeriyya'ya da (peygamberlik Lûtfettik). Hani o Rabbine: "Rabbim, beni yal¬nız bı¬rakma (bana çocuk ver). Va¬rislerin en hayırlısı Sensin" diye dua etmişti.” (Enbiya süresi ayet 21/89)
Aynadan başka yüzüne bakan olmayan yalnızlarımız vardır.
İşte o yalnızlara yandaş olun.
Sultanahmet semtinde, Şehremini’nde, yirmi yıldır evine kimsenin girmediği yalnız kadın ve erkekler gördüm.
Yalnızın kırık gönlünü düzeltirsem belki cennete giden yolu doğrulturum dedim ve cami cemaatinin içine katıverdim onları.
Çölde yalnızlık ile insan ormanında yalnızlık arasında kıl payı fark vardır ama, ünsiyet insanla olur ve yüz yüze gelince kiminle söz edeceğini bulur.
Bu dünyaya yalnız geldik yalnız gideceğiz.
Rabbimiz buyurur:
وَلَقَدْ جِئْتُمُونَا فُرَادَى كَمَا خَلَقْنَاكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَتَرَكْتُمْ مَا خَوَّلْنَاكُمْ وَرَاءَ ظُهُورِكُمْ وَمَا نَرَى مَعَكُمْ شُفَعَاءَكُمُ الَّذِينَ زَعَمْتُمْ أَنَّهُمْ فِيكُمْ شُرَكَاءُ لَقَدْ تَقَطَّعَ بَيْنَكُمْ وَضَلَّ عَنْكُمْ مَا كُنْتُمْ تَزْعُمُون
“Sizi ilk defa “(teker teker)yarattığımız gibi bize teker teker geldiniz. Ver¬diği¬miz nimetleri arkanızda bıraktınız. Aranızda Allah'a ortak ol¬duğunu iddia ettik¬lerinizi beraberi¬nizde şefaatçi olarak görmüyoruz. Aranız¬daki bağ kop¬muştur. İddia ettiğiniz şeyler kaybolup gitmiştir.” (En’am süresi ayet 6/94)
Anadolu’da yol boyunca dağ tepelerinde görünen yalnız ağaçlara da acırım ben.
İlla dinleneceksek, yalnız ağaçların gölgesini tercih eder, gölgesiyle serinlerken, termosumuzdaki suyu dibine dökerek onu da serinletiriz.
Aslında her kar tanesi, her yağmur damlası yalnız yağarlar.
Yalnız kalmazlar, barajda, gölde, denizde yan yana gelerek yardımlaşırlar ve hasret giderirler.
Yalnız değiliz.
İster sarayda olalım ister zindanda.
Yanımızda “Kiramen Katibin” denilen meleklerimiz var.
Bizi severler, bize dua ederler.
İyilik yaptığımızda sevinirler ve hemen yazarlar, kötülük yaptığımızda üzülürler, hemen yazmazlar ve tevbe etmemizi beklerler.
Beyoğlu’nda insan seli akarken kimseyi tanımayan ve kendisi tanınmayan da üzülmesin.
Onu Allah tanır, melekler tanır, dünyadan milyonlarca kere büyük olan güneş tanır.
Elsiz ayaksız kapılar açan, burnunun dibine kadar gelen hava seni tanır.
Hava, sana yük olmadan, hissettirmeden içine girer, kan damarında dolaşır ve her hücrene hayat verir.
Bu kadar seni seven, içine kadar gelip içinde temizlik yapan ve ücret de istemeyen nimetler senin etrafında dört dönerken nasıl kendini yalnız hissedersin?
Kur’an’sız ev olmaz. Kur’an okursan, peygamberlerle, sohbet edersin, onların izinden giden Sıddıklarla, Şehidlerle, Salihlerle konuşursun.
Cennet nimetlerini okur hayal dünyanı güzelleştirirsin.
Gerçek yalnızlık, kişinin kendisiyle barışık olmaması halidir.
Kendiyle barışık olmayanlar milyonların omuzlarında alkışlar eşliğinde taşınsalar bile yalnızdırlar.
Türkiye’nin en ünlü şarkıcısı Zeki Müren,
“Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar,
Yeryüzünde sizin kadar yalnızım” diye feryat ederdi.