Önce Musa aleyhisselamın, Firavun’un zulüm ve esaretinden İsrail oğullarını kurtarmasına, erkek çocuklarını öldürmesini engellemesine rağmen, Musa aleyhisselama ihanetlerinden birini birlikte okuyalım:
“Hani, Musa, kavmine: "Ey kavmim, Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın, aranızdan peygamberler gönderdi, sizleri yöneticiler kıldı ve âlemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi.
“(Musa) Ey kavmim, Allah'ın sizin için yazdığı mukaddes yere girin, sırtınızı dönüp kaçmayın, yoksa zarara uğrayanlara dönersiniz" demişti.
(Onlar) Dediler ki: "Ey Musa, orada zorba bir kavim vardır. Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya katiyen girmeyiz. Eğer onlar oradan çıkarlarsa biz gireriz."
Allah'ın kendilerine nimetini verdiği, Allah’tan korkan iki er kişi şöyle dediler: "Onların üzerine kapıdan giriniz. Oraya girince de siz muhakkak galip geleceksiniz. Eğer iman ediyorsanız, yalnız Allah'a tevekkül ediniz.”
Musa'nın kavmi: "Ey Musa, onlar orada kaldıkça biz oraya hiçbir zaman girmeyiz. Sen ve Rabbin gidiniz ve onlarla harp ediniz. Biz burada oturacağız" demişlerdi.
Musa, "Rabbim, Ben kendim ve kardeşimden başkasına sahip değilim. Bizimle fasık kavim arasını ayır" dedi.
Allah buyurdu: "O mukaddes topraklar, onlara kırk yıl haram kılınmıştır. Onlar Tih Çölü’nde şaşkın şaşkın dolaşacaklardır. Fasık kavim için üzülme." (Maide Sûresi, ayet 5/20-26)
Ayetleri yeniden düşünelim:
Musa aleyhisselam, önce İsrail oğullarına moral vermek için Allah’ın onlara verdiği nimetleri hatırlatıyor.
İçlerinden peygamberler gönderdiğini, onları krallar yaptığını, kimseye nasip olmayan şeyler verdiğini anlatıyor.
Biz de bugün ashab-ı kiramı, Mısır’ı, Şam’ı, Bağdat’ı, Rey şehrini fethedenleri, Alparslan’ı, Selahaddini Eyyubi’yi, Fatih Sultan Mehmed’i... överek kendimizi yüceltmeye çalışıyoruz.
Musa aleyhisselam, kavmine “Buyurun Amalika zalimleri tarafından kirletilen bu kutsal beldeye girin, sakın kaçmayın” diyor.
Onlar da, “O zorba millete karşı biz oraya giremeyiz” diyorlar.
Biz de o Fatihlerin nesli olarak,
“Zamanı değil, elden gelen bir şey yok, her şeyin bir zamanı var, Filistinliler, yüz yıldır, Amerika, İngiltere, Avrupa ülkeleriyle çarpışıyor ve kendilerine zarar veriyorlar.
Onlar bir gün oradan çıkıp giderlerse biz de Filistinli kardeşlerimize yardım edeceğiz” demeye getiriyoruz.
Hazreti Musa’ya iman etmiş iki tane er kişi (yiğidin adı sorulmaz) onları teşvik için, “Eğer iman ediyorsanız, Allaha tevekkül ediniz ve kapıdan giriniz; siz galip geleceksiniz” diyorlar.
Biz ise Filistinli kardeşlerimize (Bir şey yapamadığım için “kardeş” demekten bile utandığım) kardeşlerimize Siyonistler, her gün yani 365 gün füze fırlatırken, sesimiz çıkarmazken o altı yiğit adam, altı milyonun ciğerine/askerlerinin karargâhına girerek silahlarını ve silahı tutan yüreksizlerini generalleriyle beraber kaçırıyorlarken yine hâlâ Siyonist’e değil, yiğit Müslümanlara olmayan aklımızı vermeye çalışıyoruz.
Hazreti Musa’ya ihanet edenler, “Haydi sen ve Rabbin onlarla savaşın, biz de burada oturalım” demişler.
Bana sorulan soru, “Hocam Allah, bu Filistinli, Doğu Türkistanlı, Myanmarlı, Çeçenistanlı… Müslümanlara neden yardım etmez?” diyorlar.
Bunu söyleyenler, Siyonistlerin Hazreti Musa’ya söylediklerini tekrarlıyorlar. “Allah savaşsın, biz oturalım” diyorlar.
O kutsal beldeye girmeleri o korkaklar zümresine haram olunca, kırk yıl Tih Çölü’nde yaşamaya mahkûm edildiler.
Başlarında Musa ve Harun aleyhisselamlar var.
Onların o ot bitmeyen, yıllarca bir damla su düşmeyen çölde Musa aleyhisselamın nice mu’cizelerini görerek yetişen bir nesil meydana geldi de Kudüs fethedildi.
Ben dünkü yazımda:
“Ben, şair Yenişehirli Avni gibi
“Biz kailiz cehenneme ey Rabbi müstegas
Amma anın içinde Yahudi bulunmaya!” demem.
Çünkü Rabbimizin yarattığı akrebin, yılanın, sivri sineğin… toptan imhasına karşıyım.
Ancak bu Siyonistlerin devamlı denetim altında tutulmalarına taraftarım” demiştim.
Denetim, hiçbir zaman ve mekânda, Birleşmiş Milletler denetimine verilmemeli.
Verilenlerin halini gördük.
Dünya genelinde, Doğu ve Batı zalimlerinin zulüm, haksızlık, adaletsizlik, sömürü ve harp kapitalistlerinin karşısına dikilen Müslüman er kişilerin denetimine verilmeli.
Kırk yıl bu denetim sürmeli ve cinnet halini genlerinde taşıyan korkak yaşlıların ölmesini beklerken,
Yeni doğanları Medine’de Beni Kaynuka Yahudilerinin hahamı iken Müslüman olan,
Eski adı “Husayn” olan ismini, “Abdullah bin Selam” diye değiştiren,
Kudüs’ün ve İran’ın fethinde bulunan,
Yahudi hahamı gibi Müslümanlar yetiştirsinler de dünyanın baş ağrısı olmaktan kurtulsunlar.