“Göl yerinde su eksik olmaz” diye bir atasözümüz vardır.
Türkiye’nin bütün illerindeki müftü, vaiz ve imamlarından birçoğuyla istişarelerde bulundum.
Her il ve ilçelerimizde, Diyanet görevlilerimizle beraber eski usul Arapça eğitimini devam ettiren göl kalıntısı, su birikintileri gibi olan medreselerin de olduğunu öğrendim ve gördüklerim de oldu.
Güneydoğu illerini gezerken Hakkâri, Van, Şırnak, Batman, Diyarbakır, Mardin, Gaziantep, Bingöl, Muş, Bitlis, Adıyaman, Tunceli gibi illerimiz ve ilçelerimizde az da olsa medrese eğitimi devam ediyor.
Hakkâri’de bir restoranda yemek yerken, karşı masadan bir adam kalkarak kendisinin bir ilçenin belediye başkanı olduğunu söylediğinde, ben de ona, ilk söz olarak, “İlçende veya köylerinde medrese var mı?” diye sorduğumda.
“Vardı ama şu anda kapalı” dedi.
“Orayı yeniden açarsan, ders devam ettiği ay, yıl ve asırlar boyu sevap hanene yazılanlar hep devam edecek.
Arap dilini öğreten o klasik kitapların tamamını yaksalar, şu anda Hakkâri’de yaşayan o değerli hocalar yeniden yazarlar.
Bu nesildeki o bilgi, bu günkü nesle aktarılmalı.
Kur’an-ı Kerim’i ve Sünnet-i Seniyyeyi anlamak için o klasik kitapların dilini bilmek gerekir.
Günümüzde Mısır, Lübnan, Şam’da okullarda okutulan Arapçayla Kur’an’ın anlaşılamadığını, Suriye mültecilerinden olup memleketinde Arap edebiyatı öğretmenliği yapanlar bile anlamadıklarını kendileri itiraf ediyorlar.
Çünkü 1400 yıl içinde kelimeler anlam değişimine uğradılar.
En çok satan el Müncid lügatiyle, ilk dönem İslami eserleri anlamak şöyle dursun, yanlış anlamaya da sevk ediyor.
Medreseyi aç” dediğimde gülümseyerek, “İnşallah” dedi ve ayrıldı.
Benim teklifim, bütün proje imam-hatip okullarında hafızlık bölümünü tercih edenlerin, Diyanet’e ait hafızlık kurslarında eğitim aldıkları gibi,
Proje imam-hatibin Arapça bölümünü seçen öğrenciler de aynı il veya ilçede klasik usulde Arapça öğreten medreselerden yararlanmanın yolları aranmalı.
Müftülerimizden birinin, bunu yaptığını biliyorum.
Müftü efendiye “nasıl yaptığını” sorduğumda, “Kaymakam, milli eğitim ilçe müdürü ve imam-hatip okulu müdürüyle kendi aramızda hallediyoruz” demişti.
“At, binicisine göre kişner”miş.
Elinizin altındaki imkânları bu ülkenin çocuklarının eğitimi için kanunları z fıkrasına kadar olumlu yorumlarla tatbik etmeli ve Mehmet Akif Ersoy merhumun:
“Muallimim” diyen olmak gerektir imanlı;
Edepli, sonra liyakatli, sonra vicdanlı” dediği gibi, imanlı, edepli, liyakatli/yetkin ve vicdanlı insan yetiştirelim.
Müftüler, vaizler, imamlar, öğretmenler, emekliler, Eylül’e kadar araştırma yapınız ve okul başlamadan önce, hazırlıklarınızı bitiriniz ve bu hayırlı hizmetin bir yerine siz de el atınız, omuz veriniz, sahip olduğunuz gücünüzü kullanınız. Başarılı olacağınıza inanıyorum.
Allah, yardımcımız olsun.