Namazlarımızda en fazla okuduğumuz süre Fatiha süresidir.
Günde beş vakitte kırk defa Fatiha süresi okuruz.
Ve beşinci ayetinde “Yalnız sana ibadet/kulluk ederiz ve yalnız senden yardım isteriz.” derken “her şey Allah tır veya Allah her şeydir” diyenlere cevap veririz.
Çünkü biz ibadet edenle, ibadet edileni ayırıyoruz.
Aynı zamanda “Kul fiilini kendisi yaratır” diyen Mutezile mezhebinde olanlara da cevap vermiş oluyoruz.
Her istediğimizi yapamadığımızı biliyoruz.
Gerçi her istediğimizi yapamadığımız bizim için iyiliktir.
Yoksa her istediğini yapabilseydi bazı insanlar yeryüzünde insan bırakmazdı.
Ma'rifet makamında vuslat makamı vardır ki bu “İyyake Na'büdü”
“Yalnız Sana ibadet ederiz” diyerek, Huzur'da olduğunu, kendisi Allah'ı görmese de, Allah'ın kendisini gördüğünü bilerek ibadet ederse Mevla'sı¬na kavuşan Mecnun gibi olur.
“Yalnız Senden yardım isteriz” derken Allah’tan başka her şeyi elinin tersiyle itip ondan başka dilek kapısı olmadığını söylemekle “Fena Fillah” mertebesine varır.
Gecenin son namazı olan Vitir namazının son rekâtında okuduğu “Kunut” duasında
اللَّهُمّ إنَّا نَسْتَعِينُك
“Allah’ım, biz senden yardım isteriz” derken isteklerimizi, istediklerimizi, talepte bulunduğumuz insanları yaratanın Allah olduğunu, görünen elin kime ait olursa olsun, verenin Allah olduğunu bilir ve yalnız ondan isteriz.
وَنَسْتَغْفِرُك
“Senin bizi afvetmeni isteriz” derken yaptığımız suçların ağırlığı altında ezilerek iki dünyada onun cezasından korktuğumuzdan önce bütün suçlardan uzak durup, pişman olduğumuzu ve geçmiş suçlarımızın da yatağa yatmadan afvını isteriz.
وَنَسْتَهْدِيك
“Bize doğru yolu göstermeni isteriz” diye dua ederken, komünizmin doğruları yetmiş yılda yetmiş milyon insanın ölümüne sebep olduğunu, kapitalistlerin doğrularının da dünyayı önce sefalete sonra sefahete daha sonra uluslararası cinayete sevk ettiğini, en aklı başında devlet diye bize yutturulanın doğrularının beş yılda beş milyona yakın Müslüman öldürmeye sebep olduğunu gördükten sonra
“Bize doğru yolu göstermeni isteriz” diye yalvarmaya başladık.
وَنُؤْمِنُ بِك وَنَتُوبُ إلَيْك وَنَتَوَكَّلُ عَلَيْك
“Sana iman eder, senden tevbelermizi kabul etmeni diler, sana tevekkül eder/güveniriz.”
Derken dikkat etmişseniz Fatiha süresinde de, Kunut duasında da hep “Biz”, “iman ederiz, “Güveniriz” derken çoğul kullanırız.
Rabbimiz bize “Ben” demeyi değil, “Biz” demeyi öğretiyor.
Musa (a.s.) dünyada devlete ulaşmayı, denizde boğulmayı göze alıp Rabbine tevekkül ederek yürümekle başardı.
Yusuf (a.s.) devlete ulaştı ama hapishaneden geçti.
İbrahim (a.s.) devlete ulaşmak için ateşe atılmayı göze aldı.
Çekirdeğin bile çiçek açabilmesi için çatlaması gerekiyor.
Ana yavrusunu koklamak için doğum sancısı çekiyor.
Yani tabiatta da aynı kural geçerli.
Kur’ana inanan mü'min insan, şartların kötülüğü seni yolundan alıkoymasın.
Mantığın yanıltmasın.
Tevekkülüne zarar vermesin.
Ateşin içinde İbrahim'i yalnız bırakmayan, kuyudan Yusuf’u kurtaran, denizden Musa'yı geçiren Allah, kulunu yalnız bırakmaz.
Ama nasıl? deme.
Namazlarımızda okuduğumuz ayet ve hadisler bizi bu dünyada neyi nasıl yapacağımızı ve asıl vatanımız olan Cennete hazırlanmak için bu dünyada izzetimizi koruyarak yaşamamız gerektiğini öğretiyor.
Aziz olan Allah’ın değerlerine değil de onun yarattığı insanların değerlerine bağlanır ve ölümlü insanın değerini Allah’ın ve resulünün değerlerinin önüne geçirirsek Allaha kul değil Allah’ın kullarına kul olmuş oluruz.
Elmalılı merhum Fatiha süresinin tefsirinde İlk baskı, birinci cildin 129 uncu sayfasında hürriyeti tarif ederken “Lisanı İslam’da hürriyet, hukukuna malikiyyettir” diye tarif etmiş.
Yatsı namazından sonra kıldığımız Vitir namazının son rekâtında okuduğumuz Kunut duasında
وَنُثْنِي عَلَيْك الْخَيْرَ كُلَّهُ نَشْكُرُك وَلَا نَكْفُرُك
“Seni bütün iyiliklerle överiz. Sana şükreder, nankörlük/kafirlik yapmayız.” Derken yeryüzünde Rabbimizin yarattığı her şeyin bir hikmete binaen yaratıldığını, başı boş, gayesiz, hikmetsiz hiç bir şey yaratılmadığını ve bütün bu yarattıkları nedeniyle ona şükrettiğimizi teşekkür ettiğimizi, nankörlük ve kafirlik yapmadığımızı ifade ediyoruz.
وَنَخْلَعُ وَنَتْرُكُ مَنْ يَفْجُرُكَ
“Sana isyan edenleri makamından hal’ eder/çıkarır atarız ve onu terk ederiz.” Derken “Gelene ağam, gidene paşam” diyenler olmadığımızı, Allaha isyan edenleri bulundukları makamdan hal’ ederiz, yani verdiğimiz o makamdan indirmesini de biliriz. Diyoruz.
“Nahleu” biz onu hal’ ederiz” derken de “Ben” demiyoruz “Biz” diyoruz.
Bu kunut duasında hep “Biz” dememiz öğretiliyor.
Bu kelime eski Osmanlı dilinde kullanılırdı.
“Halife hal’ edildi” denildiğinde makamından aşağı indirildi anlamına gelirdi.
Rabbimiz, Musa aleyhisselamın “Tuva” vadisinde Rabbiyle konuşmaya gittiğinde, Rabbimizin ona:
إِنِّي أَنَا رَبُّكَ فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَ إِنَّكَ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى
“Şüphesiz Ben, senin Rabbinim, ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes "Tuva" vadisindesin.” Dediğini haber verir. (Ta-Ha süresi Ayet 20/12)
Bizim Rabbimize olan yürüyüşümüzde, bizimle Rabbimiz arasına giren her şeyi ayağımızın altında çiğnediğimiz ayakkabı gibi fırlatıp atacağımızı “Nahleu/biz onu atar ve ondan kurtuluruz” diyoruz.
Rabbimize doğru koşarken eğer ayak bağımız insansa onu hal’ ederiz, mal ise onu da hal ederiz diyoruz.
Yatağımıza yatmadan önce Kunut duasında Fatiha’ da okuduğumuzu tekrarlıyoruz ve “Allah’ım, biz ancak sana kulluk yaparız” diyoruz. Yani kula kul olmayız.
اللَّهُمَّ إيَّاكَ نَعْبُدُ وَلَك نُصَلِّي وَنَسْجُدُ وَإِلَيْك نَسْعَى
“Senin için namaz kılar secde ederiz ve ancak senin rızan için çalışırız.” Derken yaptığımız ibadeti de secdeleri de riya/gösteriş için yapmadığımızı ifade ederiz.
İbadetlerimizi ticarete dönüştürmemeye kendimizi ikna duaları yaparız.
وَنَحْفِدُ نَرْجُو رَحْمَتَك وَنَخْشَى عَذَابَك إنَّ عَذَابَك بِالْكُفَّارِ مُلْحَقٌ
“Sana hizmet eder, rahmetini ümit eder, azabından korkarız. Senin azabın kafirlere mutlaka kavuşacaktır.” Derken Cenabu Hakkın kurallarına göre yaptığımız her hizmetin faydası halka olsa da bu hizmetleri biz, Hakkın rızası için yaptığımıza inanırız.
Kafirlerle buluşacak olan azabdan da korkarız ve kafirlerinde o azaba kavuşmaması için, canlarının cehennemde yanmaması için malımızı, canımızı Allah’ın dinine bütün insanların iman etmesi için harcamayı ibadet kabul eder, bu yolda verdiği malın da canın da Allah katında cennet karşılığında satın alındığına iman ederiz.
Buyurun, her gün, yeryüzünde yaşayan her insanın Müslüman olup canının cehennemde yanmaması için dua okuyan, kazandığı malı o yolda harcayan mı daha şefkatli, merhametli, kahraman, yoksa “hep bana hep bana” diyenler mi?
Kararı siz verin ve gereğini yapın.