KULAKLARIMIZI KULAĞI YARATANA ÇEVİRELİM
Mahmut TOPTAŞ
Yıllar önce Arif Etik merhumu Kültür Bakanlığı, Mevlana Festivali için Paris’e gönderir.
İlkokul diplomasıyla İlahiyat Fakültesinde ders veren ve oradan emekli olan Türkiye’de tek adam.
Olayı sınıfta bize 1975-79 yılları arasında anlattığına göre olay bu yıllarından önce gerçekleşmiş.
Paris’i gezerken bir kitapçının vitrininde Şey Sadi Şirazi’nin Gülistan isimli eserinin Fransızca tercemesini görür ve hemen içeri dalar.
Kitapçıya fasih bir Fransızca ile “Mösyö, Eyfel kulesi mi büyük, Şeyh Sadi Şirazi mi büyük? Diye sorar.
Müsyö: “Elbette Eyfel kulesi” der.
Arif hoca: “Nereden belli?
Mösyö: Paris’in her tarafından görülmesiyle belli.
Arif hoca: Ama Şeyh Sadi Paris’ten üç bin kilometre uzaktan ve yedi yüz yıl öncesinden eserini senin vitrininden bana ve vitrin önünden geçen herkese gösteriyor” der.
Bunun üzerine Mösyö, bir tane Gülistan alır, çok itinalı bir şekilde paketler ve bu güzel söze karşılık kitabı hediye eder.
Kitaplar okunmak içindir.
Eğer Fransız siyasileri Gülistanı okusalardı geçen günlerde başlarına gelenler gelmeyebilirdi.
Gülistan’da şeyh Sadi derki:
Bir gariban, yoldan geçip giderken etraftakileri güldürmek için milletin baş belası biri o garibana taş atar.
Gariban da taşı alır ve cebine koyar.
Aradan yıllar geçer, o baş belası, bu günün diliyle mafya babası, yeni mafyaların türemesi ve güç kaybetmesi sebebiyle bir suçtan hapse atılır.
O günlerde suyu çekilmiş kuyuların başına demir şebeke koyarak hapishane olarak kullanırlarmış.
Baş belası, mafya eskisi adamı kuyuya koymuşlar.
Gariban gelmiş, kuyunun başından taşı aşağıya atmış ve baş belasının kafasına isabet etmiş.
Aşağıdan bağırıyormuş: “Kim lan bu zor günümde bana taş atan?
Gariban yukardan bağırmış: “Taşı atan sen kendinsin. Filan zaman filan yerde garibin birine taş atmıştın ya işte o taş şimdi senin başına düştü” demiş.
Rabbimiz, kendini Allah’tan akıllı gören,
“Benim dediğim onun dediğinden daha iyidir” diyerek akılsızlığını ortaya koyan,
Kendinden başkalarını küçümseyen,
Kendilerini fil, diğer insanları karınca gibi görüp ezen Müstekbirler için bakınız ne buyurmuş:
اسْتِكْبَارًا فِي الْأَرْضِ وَمَكْرَ السَّيِّئِ وَلَا يَحِيقُ الْمَكْرُ السَّيِّئُ إِلَّا بِأَهْلِهِ فَهَلْ يَنْظُرُونَ إِلَّا سُنَّةَ الْأَوَّلِينَ فَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللَّهِ تَبْدِيلًا وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللَّهِ تَحْوِيلًا
“Yeryüzünde büyüklük taslamaları ve kötü tu¬zak kurmaları sebe¬biyle (nefretleri arttı). Halbuki kötü tuzak sahibini yakalar. Onlar, öncekilerin ba¬şına ge¬len yasadan (azaptan) başkasını mı göze¬tirler? Sen Allah'ın yasa¬sında değişiklik bula-mazsın ve Al¬lah'ın yasasında bir sapma bulamazsın.” (Fatır süresi ayet 43)
Rabbimizin tabiat kanunlarında bir değişiklik olmadığı,
Suyun kanununun her çağda yanı olduğu halde her çağın insanına faydalı olduğu,
Bozulmayı ve denge değişimini kendini akıllı zanneden şeytanlaşmış insanların yaptığını haber verirken Kur’an’la koyduğu sosyal yasaların da kıyamete kadar değişmeyeceğini haber verir.
Aile fertlerine, komşularına, okul arkadaşlarına, asker arkadaşlarına, meslek arkadaş ve komşularına, tanıdığın tanımadığım herkese selam vermeye, iyilik yapmaya, kötülük yapmamaya dikkat etmeli ve bunu önce kendi selametimiz, sonra bütün insanlığın için selameti yapmalı.
Bu kulağı, kulağı yaratana çevirelim.