Hoş gittik, hoş şeyler gördük, zeki âlimlerle ve Salih zatlarla, sevimli komşularla, görüştük, konuştuk, sonunda evimize ve gazetedeki köşemize hoş geldik.
Deniz mavi, gök mavi, dağlar yeşil, dereler serin, ovalar yemyeşil.
Dünyanın dörtte üçü kadar büyüklükteki mavi denizi görmezden gelerek ve denizlerden milyonlarca kere büyüklükteki mavi gökyüzünün güzelliğini arkaya itip kendi hayalhanesinde ürettiği canavarlara bakanlardan olmayalım.
Bütün bu renk galerisinin güzelliklerini önümüze seriveren Rabbimiz, renklerle gözlerimizi, güzel seslerle kulaklarımızı, temiz hava ile tüm hücrelerimizi sevindirirken, dikenlere, diken gibi adamlara takılıp kalmak, hem bu dünyamızı, hem ahiretimizi yaralar.
Her yere dağılan çocukluk arkadaşlarımı, okul arkadaşlarımı, asker arkadaşlarımı, bazı cereyanlara kapılan eski tanıdıklarımı ziyaret etmeyi ihmal etmemeye çalışırken bir çay ve kahve dışında yük olmamaya da dikkat ederim.
Yanımda çam sakızı kadar küçük, Kafdağı kadar büyük hediye kitap götürmeyi de ihmal etmem.
Yollar, yormaz beni. Yolun sonunda sevdiğim biri olunca kavuşma hayali, yorgunluğa geçit vermez.
Rabbin rızasına ve cennete götürecek “Sırat-ı mütekiym” isteğimiz, günde beş vakitte, kırk defa namazımızın içinde, dilimizin zikri, kalbimizin kılavuzu olmaya devam ediyor ve biz bu yolda yorulmadığımız gibi önümüzde doksan yaşında İstanbul’un fethi için yürüyen Eba Eyyub el-Ensariye yetişmeye çalışıyoruz
O uzun ince yollara, dağlar boyun eğiyor.
Dereler, köprülerle hedefe ulaşmada yardımcı oluyor.
Sevenler kavuşsun diye köprüler, iki yakayı birleştiriyor, kavuşturuyor, geçenlere kolaylık sağlıyor.
Yol kenarında ağaçlar ve çiçekler sallanarak yolcuya alkış tutuyor.
Uzun mesafe koşucularına “Kalan kilometreyi söyleyen alkışçılar gibi arabanın kilometresi de heyecandan yerinde duramadan her saniyede mesafeyi gösteriyor ve “…yaklaştın” diyor.
Hukuk Fakültesinde iken İslam Hukuku sohbetlerime katılan ve şimdi avukatlık yapan bir arkadaşım ve dostuma telefon etmeyi düşünürken ondan bana bir telefon geldi ve “Hocam, Hukuk Fakültesinde iken sohbetlerine katılan elli kadar arkadaşla, Egenin dağlarında, beş yıldızlı bir otelde, dört gün bir arada olmak istiyoruz ve senin de aramızda olmanı ve bir de sohbet yapmanı arzu ediyoruz” deyince ben de ona “Hemen kabul ediyorum” dedim.
Ben ayrı ayrı görüşmek istediklerimin dışında, derslere katıldığı halde ismini bilemediğim, resmini görsem tanımayacağım, her biri altından değerli olanların ellisini bir yerde bulacağım için sevindim.
Avukat, “Hocam ben seni aldıracağım” dedi.
Ben de yük olmamak için “Ben, kendi arabamla gelirim” dedim ve gittim.
Saraydan şahsi büroya kadar her yerde en etkili yerlerde görev yapan bu insanlarla buluşmamıza bir ay varken, ben hepsinin bilmesi veya hatırlaması için üç sayfalık bir bildirimdeki Ayet ve Hadisleri ezberlemeleri gerektiğini ve o gün karşılaştıklarıma soracağımı, davet eden avukata söyledim ve bildiriyi WhatsApp dan gönderdim.
Herkes dersine iyi çalışmış.
Birçoğu, bulundukları şehirde ayrı İslami guruplara katılmışlar ama burada hiçbir ayrılık gayrılık görülmedi.
Ayrı derelerden gelen suların aynı ırmakta birleşmeleri gibi oluverdi ve İslam’ın tek rengi kendini gösterdi otelde.
Televizyondaki ayrı telden çalan dört adamın keskin sözlerini dinleyenler, onların reklam arasında kahkahalarla sohbet ettiklerini görmediklerinden, ülkeyi kamplara bölünmüş zannedebilirler.
Büyükşehirlerimizden birinde çok güzel İslami hizmetler veren arkadaşıma “Filan gün akşam sizin evde olacağım” dedim ve arabayı oraya doğru sürdüm.
Arkadaşım, okuldan arkadaşlarımızdan dokuz tanesini de o akşam yemeğine davet etmiş.
Ayrı ayrı dernek, vakıf ve partilerde güzel hizmetler veren bu dokuz insanın kaynaşmış hali görülmeye değerdi.
Pekmezle yoğurdun, balla kaymağın karışımı bu kadar tatlı olamazdı.
Sofradaki tatlar birkaç dakika sonra sona eriyor ama onlarla sohbetler gece yarısına kadar devam ediyor ve tadına doyamadan da yeni sene buluşmak üzere ayrılıyoruz.
Aynı dine hizmete adanmış insanlar, ayrılsalar da beraberdirler.
İki yüz tane saatin alarmını, aynı saate kursanız ve iki yüz ayrı devlete götürüp koysanız, aynı saatte ses verirler.
Biz, gönlümüzün ayarını, ABD başkanı Biden veya Rus başkanı Putin’e göre değil, bütün gönülleri yaratana göre ayarlarız ve olaylara aynı zamanda aynı şekilde müdahale ederiz.