Atalarımız, “Bugünün işini yarına bırakma” demişler.
Kazaya kalan namazın kazasını dört rekatla değil, dört yüz rekatla kılsak zamanında kılınanın sevabına ulaşamaz.
Susuzluktan ölmek üzere olana şişemizde kalan son damlayı hemen vermek, şişeyi doldurmak için çeşme aramaya gidip dolu gelmekten daha iyidir.
Hain düşman, savaşta karşına çıktığı anda silahını ateşlemeyen, düşman köşeyi döndükten sonra cephanenin tamamını boşaltan, boşuna havayı kurşunlamış olur.
“Ben Bedir’de olsaydım, Kadisiye’de olsaydım, Malazgirt’te olsaydım” demek, boşuna havanda su dövmek gibidir.
Hasta annesinin başında ağlayıp sızlanan kardeşten, annesini sırtına aldığıyla hastaneye doğru koşan daha merhametlidir.
Komşularımızdan arası açılanların arabuluculuğunu yapalım.
Bugün arkadaş veya akraba ziyaretine çıkalım.
“Ben çalışıyorum” diyen, iş dönüşü selam verip sokaktan el sallamak bile kalpleri kaynaştırır.
Gücünüz yetiyorsa, şehir dışındaki akraba ve arkadaşları ziyaret ediniz.
Dostlarla bir araya geldiğimizde dertler ve sevinçler bölüşülür, çareler aranır ve derdin devası bulunur, sevincin yayılması sağlanır.
Sevgili Peygamberimiz, mü’min insanı, arıya benzetir:
“Mü’min, arıya benzer. Arı, temiz ve güzel şeyleri yer, temiz ve güzel yerlere konar, temiz ve güzel şeyler üretir ama konduğu yeri kırmaz ve oranın düzenini bozmaz…” buyurmuş. (Ahmed, Müsned, 2/199 hadis no 6577, 6872, Abdürrazzak, Müsned, 11/404, hadis 20852, Abdullah bin Mübarek, Zühd, hadis 1610, İbni Asakir, Tarihu Dımışk, hadis no 4590, Abdullah bin Mübarek, Zühd, hadis no 1610, Hakim, Müstedrek, hadis no 253, Kenz’ül Ummal hadis no 792, Elbani, hadisin sahih/sağlam olduğunu söyler.)
Bal toplar ama karşılıksız sunar bize.
Kovandan her sabah çıkarken kovan dışında düşman sayısını aklına getirmez.
Çiçeğine kavuşma arzusu, dağların tepesini düz ova gibi gösterir.
Arılar, Ekvator sıcağından Himalaya dağlarına kadar her yerde işini yaparmış.
Biz de Ekvator’dan kutuplara kadar insanın olduğu her yerde o insanları cennet yoluna çevirme çalışmalarımızla belki biz de cenneti Rabbimizin lütfuyla kazanabiliriz.
Hepimizin umudu var, hiçbirimizin garantisi yok.
Arı gibi, konduğumuz gönle yük olmadan, ondan bir şey eksiltmeden, kırmadan, incitmeden, doğru düzenini bozmadan, hem ona faydalı olmaya, hem ondan aldığımız örnek söz ve davranışlarla başkalarını aşılamaya dikkat edeceğiz.
“Bin atlı akınlarla” Tuna’ya varıp, orada abdest alıp Viyana önlerinde namaz kılanları anarak vakit kurşunlamanın anlamı yok.
Günümüz uçaklarıyla, bilgi teknolojileriyle, Fiji adalarından kutuplara kadar her yere İslâm’ı ulaştıranları konuşalım.
Eski öğrencilerini bulundukları il ve ilçelerde ziyaret ederek onlara güç ve bilgi aşısı yapanları konuşalım ama onun gibi bizler de bir şeyler yapmaya başlayalım.
Arı, bir günde dolaştığı binlerce çiçekten zehirli olanlarından da alır ama zehri panzehre dönüştürür de biz bilemeyiz.
Gittiğiniz şehirlerde, şehri zehirleyenleri de ziyaret ediverin.
O şehirlerde zaman içinde İslami hizmetleri nedeniyle isim yapmış, başına türbe yapılmış, bütün Müslümanlara Allah’tan rahmet dileyelim ama sağ olup hizmetlerine devam edenleri ziyaret edelim, göz ve gönül kanallarıyla alışveriş yapalım.
O şehir veya köyde, İslami hizmetler yapan kişi, bizim partiden, bizim cemaatten, bizim dernekten, bizim vakıftan… olmasa da hangi …-cı, …-ci, hangi …-cu, …-cü’den olsa da yine ziyaret edeceğiz.
Bir araya geldiğimizde, eski kahramanlıklarımızı anlatıyorsak, bitip tükendiğimizi ilan ediyoruz demektir.
Eski tecrübelerle yeni hizmetlere hız verelim.
Rabbimiz, yardımcımız olsun.