Haberlerde okur veya dinleriz, adamın biri akla hayale gelmedik bir suç işlemiş, polisler götürürken, komşuları, “Melek gibi bir adamdı, herhalde şeytana uydu” gibi sözler ederler.
İşçiyken çok iyi görünen adam, işten ayrılıp işveren haline geçince eski arkadaşlarını tanımaz hale gelmesi arkadaşlarını şaşkına çevirir.
Memurken sevilip sayılan adam, aynı kuruma müdür olunca randevusuz kabul etmemesi çok görülmüş.
Bakan olanın yanına eski en samimi arkadaşı “hayırlı olsun” demeye vardığında kabul edilmez.
Sekreter, “Sayın bakanımız sizi tanıyamadı” deyince, “Ben ‘O’yum’ de” sözüne, bakandan gelen cevap, “Ben o değilim” fıkrası Ankara’da çok anlatılırmış.
Köyden çıkıp İstanbul’da ünlü biriyle evlenenler için de bunlara benzer olaylar anlatılır.
Yeni gelinle, kendisini dünyaya getiren, besleyip büyüten annesinin bir araya getirmekten utanan …insanlardan bahsederler.
Bütün bunların temelinde insanoğlunun peşini veresiyeye tercih etmesi yatmaktadır.
Sevgili Peygamberimize, Mekke kâfirlerinin teklifi, seni Mekke’nin en zengini yapmak, en güzeliyle evlendirmek ve devlet başkanlığı teklif edilir.
Her insanın mayasında bunlara meyil olduğu için dünyalıklara “mal” demişler.
Bu tekliflerden kurtulmak, eski efsanevi Babil kuyusundan kurtulmaktan daha zordur.
Efsanevi Babil kuyusunun işkencesi ömrün tükenmesiyle biter ama dünyalık kazanmak için ahiretini satanların çekeceği azabı bu dünya zalimlerinin bütün hayallerini birleştirseler ona ulaşamazlar.
Sevgili Peygamberimiz, bu durumu şöyle açıklar:
İki melek geliyorlar ve Sevgili Peygamberimize ümmetinin durumunu bir örnekle anlatıyorlar:
“Ümmetin hali, çölün ortasında susuz ve yiyeceksiz kalmış, ne öne gidebilen, ne de geri dönebilen yolcuların durumuna benzer.
Yanlarına güzel ve temiz elbiseli, bir adam geliyor ve “Sizi yemyeşil çayırların olduğu, sizleri suya kandıracak havuzların bulunduğu bir yere götürsem benimle gelir misiniz” diyor.
Çölde kaybolanlar, “Evet geliriz” diyorlar.
Birlikte yürüyorlar ve oraya varınca, “Buyurun yiyin, için ve beslenin” sularından içiyorlar, yiyorlar, besleniyorlar.
O adam, “İleride buradan daha yeşillikli ve sulak yer (cennet) var, benimle gelir misiniz” diyor.
Bir kısmı, “Evet geliriz” diyorlar, bir kısmı ise, “Biz buradan memnunuz ve burada kalacağız” diyorlar.”
(Ahmet, Müsned, İbni Abbas rivayeti Hadis No: 2402, Hâkim, Müstedrek, Semura bin Cündüb rivayetiyle, K. Tabiri rüya, Hadis No 8200, Taberani, Mucemi Kebir, Yusuf bin Mihran Hadisi No 12766)
Bizler de ana rahminden dünyaya gelmişiz ve bu sihirbaz dünyanın alıcılığına kapılıp balık gibi haram lokmalara yakalanmışız.
Dünyaya kazık çakan yok.
Peygamberlere uyanlar bu dünyayı satıp ahireti almaya çalışmışlar, nefsinin isteklerine uyanlar, veresiye olan ahiretini satıp dünyayı almışlar.
Ama hep kazananlar geçici dünyayı ahiretin tarlası olarak kabul edip iyi şeyler ekip iyi şeyler biçenler olmuştur.