HADİS METODUNUN KUR'ANDA KAYNAĞI (2) Muzaffer CAN Allah doğru söze ne kadar önem veriyor, "Ey îman edenler! Allahtan çekinin ve isabetli sözü söyleyin" buyuruyor. (Ahzap 70) . Meryem 50 de "Kendilerine rahmetimizden bağışlayıp onlara yüce bir doğruluk dili yaptık" buyurur. إليه يصعد الكلم الطيب والعمل الصالح يرفعه "Yükselir ona kelimelerin tayyibi / en güzeli, en hoşu ve salih amelde ona yükselir" (Fatır 10) buyurur. "Tayyib" kelime sadece doğru olan söz demek değildir, o aynı zamanda insanın yaratılış tabiatına uygun Allaha yükselecek derecede hoş ve güzel sözlerdir. Kur'anda bunlar gibi pek çok ayet vardır. Dünkü ve bu günkü ayetlerin delaletleri şunları vurgulamaktadır: Söylediğimiz her söz ya Allah katına yükselecek ya da dönüp zalimleri iyice azdıracak. Sözümüz sabit olursa iki dünyada da bahtiyar olduk demektir. Söz doğru olacak, söz hak olacak, söz yalan olmayacak, söz batıl olmayacak, söz kaba ve katı olmayacak söz yumuşak olacak, fakat neticede her an Allahın izniyle sözü dinleyen kimseye fayda sağlayacaktır. Yoksa Efendimiz, "Allahım! kabul edilmeyen /duyulmayan sözden /duadan sana sığınırım" buyurmuştur. Bizde o sözü söylemek zorundayız. (Müsned 3/192, İbni Ebi Şeybe 10/ 159) Sözlerin en çirkini yalan olanıdır, yalanın da en büyüğü ve en tehlikelisi Allah adına ve Rasulüllah adına yalan söylemektir. Allah adına yalan söylemek her müslümanın teşebbüs edeceği bir şey değildir çünkü derhal yalanlanma durumu söz konusudur. Onu gerçek dinsizler yaparlar. O yüzden Allah düşmanları da yalan söze Peygamberden başlarlar. Çünkü Resulüne itaat Allaha itaattır. Resulü adına yala söylemek de Allah adına yalan söylemekle eş değerdir. Buna binaen Allah, yalan sözü kinayeli olarak bahsetmiş ve "kötü kelimeyi köksüz bir ota benzetmiştir. Hemde kökünden koparılan rüzgarın elinde bir o yana bir bu yana savrulan bir ota. Demek yalancı önce sözün asıl kaynağını gizlemek için elinden ne gelirse yapacak, kaynağı gizledimi her bulduğu kapıdan içeri girmeğe çalışıyor. İşte dine en büyük zarar açan bu insanlar ne yazıkki bizden içimizden, bizim dilimizi konuşup bizim rengimizdeki insanımızdır. Önce şeytanın tuzağına tutulmuş bir dindar iken şeytanlaştıktan sonra şeytanın bütün mesleklerini elinden alan, yaptıkları ile şeytanı hayretler içerisinde bırakan bir insan! Tam da Allahın (Haşır 59) bize haber verdiği gibi: "Şeytan misali gibi, hani insana kafir ol demişti. O da kafir olunca ben senden ırakım, ben alemlerin rabbinden korkarım demişti" İşte budur insan iyi olunca meleklere gıpta ettiren, şeytana uyunca da onu gerilerde bırakan bir insan! Neden hadis uyduranlar dindarlardan olur da dini hayatı olmayanlardan çıkmaz deniliyor. Bu çok ağır itham ne yazık ki doğrudur. Bunun sebebi dindar olmayan bir adam ayet ve hadis ile alakası yok denilece kadar az olduğundan ayet ve hadisle ilgilenmediğinden uydursa ne olurki. Fakat müslüman, dindar yaşamak isteyen biri olunca durum bambaşka olur. Yalan hadis uydurmanın bir çok sebebi vardır. Ama baş sebep cahilliktir. Sonra insanları ibadete teşvik için yalan hadis uydurmanın caiz olduğuna inandırılmış olması gelir. Biz İbni Kayyim'in El Menarul Münif adlı zayıf hadisleri uyduranların mesleğine göre tasnifini yapan derli eserini terceme ve tahkik ettim. Bu sınıfları orada genişçe yer verir. Merak edenler Cantaş yayıncılığa müracaat edebilirler.