Türkiye’de, Avrupa’da, halkı Müslüman olan ülkelerde, Hindistan’da verilen Kur’an-ı Kerim eğitimi, İslam, Kur’an ve Müslümanlık kelimelerinin unutulmasını engellemelere yöneliktir.
Dediğimin doğruluğunu denemek için en kaliteli kurs olarak kabul edilen kursun hafızlık merasiminde hazır bulunan o değerli hafızlarımıza Fatiha Sûresi’nin manasını bir soruversek anlarız.
Sevgili Peygamberimize indirilen her ayet anında Sevgili Peygamberimizin ezberlemesini Rabbimiz kolaylaştırmış ve bir defa dinlemekle ezberlemiştir.
Kur’an-ı Kerim’in işlevi ondan sonra başlıyor.
Sevgili Peygamberimiz, o ayeti arkadaşlarına hemen duyurduğu gibi, o ayetin nasıl anlaşılacağını sözlü veya uygulamalı olarak gösteriyordu.
Mesela Sevgili Peygamberimize:
“Sevdiğiniz şeylerden Allah için infak etmedikçe asla iyiliğe erişemezsiniz. (Allah için) her neyi infak ederseniz şüphesiz onu Allah bilir.” (Al-i İmran Sûresi, ayet 3/92) ayeti indiğinde, örnek ve önderimiz, Efendimiz, kendisine hediye edilen bir elbiseyi daha sırtına giymeden sahabeden birinin hoşuna gittiğini görünce ona hediye edivermiştir.
Bu ayeti duyan Ebu Talha, gözünde çok büyüttüğü hurma bahçesini hediye edeceğini Sevgili Peygamberimize sorduğunda, Efendimiz onu sözle onurlandırdıktan sonra, “Akrabalarına dağıt” buyurmuş ve o da dağıtmış. (Müslim, Sahih, K. Zekât, bab 14, Hadis no: 998)
Ezberletilen her ayetin anlamı öğretildiği gibi, öğrenciler arasında ve çevrede uygulaması da yaptırılmalıdır.
Halkımız, hocalarımızı nerede görür?
Bir kısmı namaz kıldırma memuru olarak görür o kadar.
Bir kısmı evinde ölen biri olduğunda aklına gelir…
Hukuk fakültesi öğrencilerine, okudukları seneye ve derslerine uygun olarak ben de İslâm hukukunu, bir vakfın salonunda her hafta anlatırken, fakültede öğretim üyesi olan bir hukukçumuz:
"Hocam Kur'an, 1400 sene önce indirildi. Deveye binen, deve eti yiyen, çadırda yaşayan bir kabile için çok iyi idi. Ama zaman değişti. Zamanın değişmesiyle de ahkâm değişti. Kur'an bizim hayatımıza bir canlılık katmaz" dediğinde ben de ona:
"Günümüz fizik, kimya, biyoloji bilginlerinden biri çıkıp da bu bizim içtiğimiz sudan Âdem de içmişti, bu havadan Havva da koklamıştı. Şimdi zaman değişti. Biz iki binli yıllardayız. Bizim havamız ve suyumuz değişik ve çağdaş olmalı diyen var mı?
Bu kelebeğin kanatları ve renkleri çağdaş insanın renk anlayışına uygun değil diyen var mı?
Tabiattaki binlerce kanundan bir tanesi bize uygun değildir diyebiliyorlar mı?" dediğimde,
"Hayır, tabiatta kusur yokmuş" demişti.
"Peki, milyonlarca yıl önce yaratılan tabiat kanunlarında kusur yapmayan Allah (c.c.) bin dört yüz sene önce indirdiği kitabında mı kusur yapacak?
Kur'an ayetleri anne sütü gibidir. Bir günlük çocuğa bir günlük gıdayı verir, altı aylık çocuğa altı aylıkken lazım olan gıdayı verir.
Rektörün aynı ayetten anladığı ile dağdaki çobanın anladığı ayrı olacaktır.
Altı milyar insan, anlamak için gönlünü Kur'an'a verirse Rabbimizin murat ettiğine yaklaşılır.
(Devam edecek)