Tabiatı yaratan Allah Celle Celalüh.
Kur’an-ı Kerim’i indiren yine Allah Celle Celalüh.
Gıdaların tabii olanı, hayvani gübreyle besleneni, kimyasallardan uzak olanı, daha iyi, güzel, kokulu, besleyici olduğu gibi, sözlerin ilahi olanı, yani Allah'a ait olanı da haramlardan, yanlışlardan, bozgunculuktan, terörden, rüşvetten, hortumculuktan daha koruyucu, besleyici, yol gösterici, iki dünyamızı güzel yapıcı ve sonunda Rabbin rızasına ve cennetine kavuşturucudur.
Bu dünya yolculuğunda en ünlü hatipleri yaratan Allah'ın hitabına kulak ver ve O’nun belirlediği kriterlere uy.
Ayet ve hadisin olmadığı yerde, örfün de geçerli olduğu ancak örfün geçerli olması için ayet ve hadislere aykırı olmaması gerekir.
Ayet ve hadislere aykırı olmayan örfle amel edilirken bu örfün zamanın değişmesiyle hükmü de değişir.
Bu kaideye dayanarak Kur’an-ı Kerim’i yürürlükten kaldıranlar hep bu kuralımızı önümüze çıkarırlarken kendilerinin cehalet bataklığında debelendiğini de bilemeyenlerdir.
“Zamanın değişmesiyle örfe dayalı ahkâm değişir.”
Çünkü örfte insanların ortak aklı, bilgisi, görgüsü… var. O örfü, aynı çağın insanları oluşturur.
Günümüzde “Taş devri insanlarının ısındığı güneşi istemeyiz. Milenyum güneşi isteriz” diyen yok.
"Hz. Nuh'un gemi yüzdürdüğü suda gemi yüzdürmeyiz. Bizim suyumuz on hidrojen, beş oksijen olsun" diyen de yok.
Güneş, hava, su, toprak ilk insandan son insana kadar herkese faydalı olarak yaratıldığı gibi, Kur'an-ı Kerim de son insana kadar insanlığa yol göstermeye devam edecektir.
Bin dört yüz yıl önce Efendimiz’in arkadaşları suyu içerler, banyo yaparlar, abdest alırlar, hayvanlarını ve bahçelerini sularlardı…
Şimdi ise sudan elektrik üretiyoruz. Daha sonraki çağlarda sudan daha nasıl yararlanılacağını o çağın insanları bilir.
Otlar, çiçekler, çekirdek ve danelerden, Lokman Hekim kendi çağının hastalıklarına ilaçlar buluyordu.
Aynı tabiattan İbn-i Sina kendi çağının ilaçlarını buldu.
Günümüz eczacıları yine aynı tabiattan çağımızın hastalıklarına ilaçlar bulmaya devam ediyorlar.
İşte Kur'an ayetleri ve kelimeleri kıyamete kadar gelecek insanların sorunlarına çareler içermektedir. Yeter ki, ehil gönüller Kur'an'a eğilsinler.
Okullarımızda, kurslarımızda her ayetin, çağımızın hangi derdine deva olduğu da öğretilmeli ve gösterilmeli.
Kur'an'ı şifa olarak indirdiğini haber verir Rabbimiz. (İsra Sûresi, ayet 82)
Tabiattaki hava, su, dağ, deniz, çiçekler, yiyecek, içecekler bizim sıhhatimizin devamı için yaratıldığı gibi,
Kur'an-ı Kerim de maddi, manevi, ferdi, toplumsal hastalıklarımızın şifası olarak indirilmiştir.
Kur'an eczanesindeki 114 sure, eczanenin rafları gibidir. Kur'an'daki altı bin küsur ayet-i kerime raflardaki ilaçlar gibidir.
Sıhhatimiz için her an havaya ihtiyacımız olduğu gibi, her nefes alışverişimizde Kur'an'a, imana ihtiyacımız var.
Üç vakit yemeğe ihtiyacımız olduğu gibi, beş vakit namazda da Kur'an ayetlerini okumaya ihtiyacımız var.
"Ama hocam yemesek açlığımızı hissediyoruz. Yine de yemezsek hastalıklar başlıyor. Vücudumuzun içinden ve dışından yaralar baş gösteriyor. Ama Kur'an'ı okumadığımızda ihtiyaç hissetmiyoruz. Yine de okumasak bir şey kaybetmiyoruz" diyenlere şöyle cevap veriyorum.
- Acıkan insan birkaç gün yemek bulamazsa ondan sonra açlık hissetmezmiş. Bir zaman sonra önüne yemek koysanız isteği olmadığı gibi eliyle alacak desteği de kalmazmış.
Hastaneye kaldırılsa ağzından bir şey verilemez. Önce serumla kişi kendine getirilirmiş.
Veya insan yiyecek bulamadığında en sevmediği şeylerle karnını doyururmuş.
Kur'an, insanlığın hayatından çekilince, en demokrat kabul edilen devletler, devlet terörüyle uluslararası katilliğe özendi, gasp, çalma, çırpma, soygun, hırsızlık arttı, bir kısım erkeklerimiz kadınlığa özenirken, bir kısım kadınlarımız erkekliğe özeniyor. Siyasette bir kısım vekillerimiz, müvekkil olan vatandaşın haklarını zimmetine geçiriyor.
İnsani olan bütün yolların çıkmazları herkes tarafından görüldü ve insanlık yeniden Kur'an'a yöneldi.
İşte böyle bir günde bizler, Kur'an'ı okumaya, anlamaya ve örnek bir hayat göstermeye gayret edelim.
(Devam edecek)