ÜŞÜTÜKLER
Mahmut TOPTAŞ
Üşütünce, sıcak havada titremeye başlayan adamın titreme şiddeti artınca, Fin hamamına soksanız, üstüne yedi yorgan atsanız, yine de titremeye devam ederken üstünde incecik elbise olan küçük çocuğun üzerine kalın elbise giydirilmesi için annesine emirler yağdırır.
Mikrobik nedenlerle sıcak basan, terlemeye başlayan adam da çocuğun üzerindeki elbiselerin bir kısmının soyulması emrini verir.
Aslında hepimizde herkesi kendimize benzetme hastalığı, bu türden üşütüklükvardır.
Halbuki yedi milyar insanı Rabbimiz ayrı ayrı yaratmıştır.
Parmak çizgilerimizden, ses tellerimizden, ruh izlerimize kadar hiç birimiz diğerine benzemeyiz.
Hani bazı insanlar için “Nev-i şahsına münhasır” derler.
Yani normal veya anormal herkes kendine özgü kimliğe ve kişiliğe sahiptir.
Bütün bu insanlık alemini bir tek kişinin kimliği için sıkıştırmaya çalışmak, şahıs veya kurumların zaman israfından, kendini yormaktan, başkasına işkence yapmaktan başka hiçbir işe yaramaz.
Şu anda dünyanın her tarafında savaşların olmasının temelinde başkasını kendine veya kendilerine benzetme, hizmet ettirme çalışmasından başka bir şey değildir.
“Benim koyduğum kurallar en doğrusudur”
“Bir tek benim vetomla dünyada yaprak kıpırdamaz” diyenlerin üşütük kararlarıdır.
Kendileri üşüttüklerinde bizim de üşüttüğümüzü zannedip üstümüze ağırlık yüklemekteler.
Halbuki hepimizi yaratan Rabbimizin en değerli nimetleri olan Güneş ve hava, hiçbir devletin, kurumun, şahsın tekeline bırakılmamış ve herkes ondan eşit şekilde yararlanırken yaratanın bize başa kakma olayı bile yoktur.
Yalnız bizden Teşekkür etmemiz istenmektedir.
Tenimizin teşekkürü, dilimizin teşekkürü, malımızın teşekkürü istenir.
Hazreti Adem’den beri hiçbir insan, ciğerlerine çektiği havadan şikayetçi olmamıştır.
Bir dakika içinde birkaç defa içine çekmekten keyif almaktadır.
“Biz, Hazreti Adem’in aldığı eski havayı istemeyiz, bize çağdaş hava gerekir” diyen biri yok.
Havayı, güneşi, suyu yaratan Rabbimiz, indirmiş Kur’an-i kerimi.
İhtiyarlamasına engel olamayan, evinin içini yönetmekte başarılı olamayan, ölümünü engelleyemeyen bir zorba veya zorbalar çıkıyor kendi üşütük fikirlerini kural haline getirip bize dayatıyorlar ve “Allah’ın dediği değil, benim dediğim olacak” diye bastırırken hem kendilerine işkence ediyorlar hem bizi sıkıntıya koyuyorlar.
Biz, Rahmet peygamberinin rahmet ümmeti olmamız nedeniyle, bize bu zulmü yapanların zulmüne son verdiğimiz gibi onların da tedavisi için İslam’ın özü olan Kelime-i Şehadeti hem davranışlarımızla hem sözlerimizle dünyaya duyurmaya çalışacağız.
Çünkü canımızın ve canlarının cehennemde yanmasını istemiyoruz.