Taksim Laboratuarında Bir İhsan
Mahmut Toptaş
Taksim olaylarının ardından yöneticiler, gazeteciler, ekonomistler, bu olayların ülkeye verdiği ekonomik zararları rakamsal olarak dillendirmeye ve “Çapulcular”ın ülkeye verdiği zararı anlatmaya başladılar.
“Milyonlarca dolar” diyenler var, “milyarlarca dolar” diyenler de var.
Neden Türk Lirası’yla açıklamazlar acaba!
Turizme verilen zararların rakamı henüz söylenmedi ama çok fazla olduğunu söylüyorlar.
Bu rakamlar, benim bir kulağımdan girip öbüründen çıkmıyor, çünkü kulağımdan içeri almıyorum.
Çünkü Sevgili Peygamberimiz, bir gün Hazreti Ali’ye: “Senin sebebinle Allah’ın bir kişiye hidayet vermesi kızıl develere sahip olmandan daha hayırlıdır” buyurmuş. (Buhari, Sahih, Menakıb-i Ali)
Bir başka hadisinde, “Yeryüzü dolusu altına sahip olmaktan hayırlıdır” demiş.
Bir başka hadisinde ise, “Müslüman bir insanın öldürülmesinden, (insansız) bir dünyanın yok olması Allah katında daha ehvendir” buyurmuş. (Tirmizi, Diyat 5, İbni Mace, Diyat,1)
Trafik kazasında ölen çocuğuna değil de hurdaya dönen arabasına ağlayan insana döndük.
İster iktidarın yanında olsun, ister muhalefette olsun, imanlı insanların inkârcı haline getirenlerin suçu, insansız bir dünyanın merkezine dinamit koyanın suçundan fazladır.
Sevgili Peygamberimiz, insansız bir dünyanın yok edilmesi, imanlı bir insanın öldürülmesinden hafiftir diyor.
Bir insanın imana gelmesi için yeryüzü dolusu altını harcasanız o servet israf edilmiş sayılmaz.
Çünkü Bakara Suresi’nin 29’uncu ayetinde ifade edildiğine göre dünya, insan için yaratılmıştır.
Altını, gümüşü, petrolü, yakutu, incisi, mercanı, elması, özetle yerüstü ve yeraltı servetlerin tamamı, bütün dünya Merkez Bankalarının içinde halktan gizlenenlerin hepsi insan içindir.
Onun için bu tür olaylarda önce insan hesabı yapılmalı.
“Bunları eğitim yoluyla on yıldır eğiten bizler, nerede hata yaptık” diyerek derhal hatadan dönülmeli.
Kıran, yıkan, dağıtan, yakan, ağlatan, inleten insan yerine saran, yapan, toplayan, yakmayan, güldüren, dindiren insan yetiştirmeli.
Canlı ve yaşayan örnek mi istersiniz?
Buyurun, Taksim’de sonuna kadar muhalefetini sürdüren İhsan Eliaçık beyi ve arkadaşlarını yeniden gözden geçirin.
Yakmadılar, yıkmadılar, dağıtmadılar.
Hatta birleştirdiler.
Cuma namazı kıldırdılar, Mirac gecesini on binlere de yaşattılar.
Bunların yaş ortalamasıyla yakan ve yıkanların yaş ortalaması aynı.
Neden birileri yakıp yıkarken öbürleri yapıcı davranıyor?
İhsan Eliaçık Bey, Sevgili Peygamberimizin bir hadisini esas alarak, Ebu Zer Gıfari’yi dünyasını aydınlatan yıldız kabul etmiş ve onun ışığında fakirlerin sözcüsü ve gözü olmuş.
Sosyologlarımız, yakıp yıkanların tarafında yer alarak hem nalına hem mıhına vuracaklarına Taksim olayını laboratuar gibi kullanıp öğrencilerine mastır veya doktora tezleri verseler.
Neden aynı meydanda birileri yıkıp yakmadan sorunlarını dile getirirken öbürleri fakirlerin bile ekmek teknesi büfesini ateşe veriyor?