SÖZ AZ OLSUN ÖZ OLSUN
Mahmut TOPTAŞ
“Filan adamı dinledim televizyonda. Bir saatten fazla konuştu, tek gramer hatası yapmadı, kekelemedi” diyor.
Ondan bir tek faydalı cümle hatırında kaldı mı? Diyorum, hatırlamıyor.
Bağırarak konuşan hatipleri dinleyenler, arkadaşlarına ve ya evdekilere anlatırken “ Ne konuştu beeee..
Adamı dinleyen soruyor, “Ne konuştu?
Adam cevap veriyor, “Orada olacaktın ne konuştu beeee.
Dinleyen yine soruyor, “Ne konuştu anlat?
Cevap yine aynı ve konuşma böylece devam ediyor.
98 sene yaşayan Barbara Cartland, 723 roman yazmış ve yayınlanmış. Ama bu güne kadar bir tek kişi ondan bir sözü naklederek konuşmuyor.
Sadi Şirazi (1193-1292) de doksan dokuz yıl yaşamış, ikisini toplasan bir kitap eden Gülistan ile Bostan isimli eserleri dünyanın en ünlü filozof, şair ve siyasilerini etkilemiş ve hala etkilemeye devam ediyor.
Yaşı benden birkaç yaş büyük bir tanıdığım vardır.
Faydalı hiçbir şey söylemeden, dil bilgisi hatası da yapmadan, kekelemeden, beş dakikada en fazla cümle kurma yarışmasını kesinlikle kazanabilecek biri.
Ziyaretine varırsam çayını içirirken bu özelliğini tekrar ortaya koymak için kafamı da şişirir.
Hani Baki:
“Avazeyi aleme Davud gibi Sal
Baki kalan bu kubbede hoş bir sadâ imiş” demiş ya.
Bâkî’nin bu mısraını bilmeyenimiz çok az.
Demek ki çok yazmak, çok söylemek önemli değilmiş.
Önemli olan doğru, faydalı, güzel, anlaşılır, ikna edici ve kalıcı söz söyleyebilmektir.
Koca Ragıb paşa:
“Eğer maksud eserse mısra-ı berceste kâfîdir
Acep hayretteyim ben seddi İskender hususunda”
Yani: “Eğer gaye, hedef, bir eser meydana getirmekse mısra-ı berceste/ güzel bir mısra bile yeterli.
Çünkü İskender’in yaptığı o ünlü seddin yerinde şimdi yeller eser” diyor.
“Biz, Bülbül-i muhriki dem-i gülzarı firakız.
Ateş kesilir geçse saba gülşenimizden”
Yani: Biz, ayrılık gülistanında nefesinden kırmızı ve yakıcı ateş fışkıran bülbülleriz.
Gülleri ve gönülleri serinleten saba rüzgarı bizim bahçemizden geçse o da ateş kesilir”
Yahya Kemal, Edirne’deki Selimiye camiini yaptıran ikinci Selim’in bu beytini duyduğunda “Selimiye camisini yapmak kadar zordur böyle bir beyit söylemek” demiş.
Geveze, laf ebesi, gaf ebesi, çenesi düşük, çenebaz yüz arkadaşın olacağına hikmetli bir tek cümle kuran bir arkadaşın olsun yeter.
Konya İslam Enstitüsünde okurken dört sınıfın toplamı 750 öğrenci idi.
Yaş olarak hepsinin ağabeyi idim.
Bir camide imam olmam nedeniyle param da olduğundan genelde teneffüslerde çay benden olurdu.
Hemen hemen bütün öğrencileri tanırdım desem biraz yanlış olur ama onların hepsi beni tanırdı.
Çünkü birinci sınıfta iken okulun dernek başkanlığını yapmıştım.
Bir arkadaşımız vardı. Dört yılda hep dinledi konuşmadı. Dersleri iyi idi.
Ben çok konuşanlardan hiçbir şey nakletmiyorum ama Nazif, bir defa konuştu ve ben onun o konuşmasını 36 yıldır yeri geldikçe tekrarlarım.
Parlamentoda Ecevit’le Dermirel arasında milletvekili alım-satımı yaplırken gazetelerde on milyona satılmışlar diye manşet yapıldığında Nazif’e sordum “Sen olsan on milyona satılır mısın dedim,
Nazif, “On milyonla kendimi yanyana görmediğim için bir şey diyemem” dedi.
Ben hala onun hatırlarım.
Bizim Karaman’lı İbrahim Ünal’da Uyanış gazetesinde o alım-satımı “Dirhem” başlığıyla çıkan köşesinde “İsim tashihi, bu güne kadar “Büyük Millet Meclisi” olan adımı “Büyük Millet Panayırı” olarak değiştiriyorum” diye hicvetmiş, İstanbul gazeteleri de onu iktibas yapmışlardı.
Az olsun, öz olsun.
Sevgili peygamberimiz, kendisini bize tanıtırken
أُعْطِيتُ جَوَامِعَ الْكَلِمِ
“Bana Cevami’ul kelim verildi” yani az kelimeyle çok mana ifade etme özelliği/Veya az kelimeyle çok mana ifade eden Kur’an verildi” buyurmuş. (Buhari, Sahih, K. Ta’bir, bab 22, Müslim, Sahih, K. Mesacid, Bab 1, hadis 523)