GÜL KOKULU SEHER YELİ GİBİ ESİNİZ
Mahmut TOPTAŞ
İşadamlarımız, ödenecek borcunun ikindiye doğru gelen alıcının parasıyla ödendiğini bilir.
Hapishanede müebbet hapis beklerken berat eden çok insana rastladınız.
Tam ümidinizi kestiğiniz anda beklediğiniz geliverdi.
Erzurum, Sivas, Karaman gibi illerimizde kışın Zemheri zamanında günlerce donun çözülmediğini görürüz.
Belediyenin attığı tuzların bile dona esir olduğu günler olur.
Akşamdan ayak kaydıran buzları baltayla temizlemek istersin her vuruşta taştan parça koparan balta, buzdan bir kıymık koparamaz.
Ama gece seher vaktine doğru Lodostan ılık ılık yel esmeye başlayınca güneş doğmaya yakın her yer buzdan temizlendiğini İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu illerimiz bilir.
Devletler de bizim gibiler. Boğazını sıkmak için borç verenler olduğu gibi onun kalkınması benim de kalkınmamdır diyerek yardım eden ve boğazını sıkmayan devletler vardır.
İhtiyar, hasta ve sahipsiz insanların evine girip hırsızlık yapan hırsızlar olduğu gibi, zayıf bulduğu ülkelerin ülkesine girip servetini, müzesini, zeki çocuklarını çalan ülkeler vardır.
Rabbimize hamdolsun ki İslam düşmanlarının gözüyle baktığımızda dünya genelinde yükselen değer İslam’dır.
Yıllarca malımızı çalmalarına rağmen, çocuklarımızı onlara hizmet edecek şekilde eğitmelerine rağmen, borç batağına çekmelerine rağmen, İslam alemindeki Müslümanlara kendi paralarını kendi ülkesinde güvende olmadığını söyleyerek soyguncunun kasasını güvenli kabul ettirmesine rağmen son elli yıllık diriliş hareketleri meyvelerini göstermeye başladı.
Soyguncu ülkelerin dolaştığı ülkelere “Soyulmayın” diyenler Müslümanlardır.
Leş arayan akbaba gibi geri kalmış ülkelerin üstünde dolaşan savaş uçaklarının karşısına kartallar gibi çıkan pilotlarımız var.
İngiltere üniversitelerinden birinde Öğretim Üyeliği yapan bir arkadaşım yıllar önce “İngiltere Üniversitelerinin Öğretim Üyelerinin çoğunluğu Malezya, Endonezya, Pakistan ve Bengaldeşlidir” demişti.
“Ne değiştirir” demeyin çok şey değiştirir.
Endonezya’ya, Malezya’ya İslam’ın girişi dürüst tüccarımızla olmuş.
Hollandalı korsanların himayesindeki Hollandalı tüccar, Malezyalıların elindeki malları çok ucuza alıp satarlarken, Müslüman tacirler, mallarının ucuza gittiğini bu fiyattan satın alamayacaklarını bunun on katı değerde olduğunu söyleyerek satın almışlar. Kadınlarına hain gözle bakmamışlar. Onlara insanca davranmışlar ve onlar da zaman içinde Müslüman oluvermişler.
Şu anda Avrupa’da yıllardır devam eden Türk düşmanlığı bazı siyasilerle birkaç serseriden başka destek bulamamıştır.
Çünkü altmış yıldır evinin dibindeki Müslüman Türk ayarında kendi ırkından adam gösteremeyeceğini bilir çoğunluk.
1968 yılından beri Avrupa’da işçi olan ağabeyim anlatır:
Balkan ülkelerinden Avrupa Birliğine girmeye başlayınca bizim değerimiz daha da arttı.
Hıristiyan olduğu söylenen bu ülkelerin insanları pasaportunu aldı buralara geldiler. İş bulamadılar, buldukları işi beğenmediler ve hırsızlığa başaltılar da bizim değerimiz biraz daha arttı” dedi.
Durumun bu olduğunu Avrupa Birliği ülkelerinin tamamının İçişleri Bakanları bilir, Başbakanına ve Cumhurbaşkanına bildirir ama söyleyemezler ama kağıtlarda kalan anketlerle beyinlerde bu bilgi seherde esen Bad-ı saba gibi beyinleri İslam’a yumuşatmaya devam eder.