Biz, sömürülen devlet olmaktan çıktık mı bilmiyorum.
Ben, Nijer devletinin başkentinin Niamey olduğunu, dilinin Fransızca olduğunu, yüzölçümünün 1 milyon 267 bin kilometrekare olduğunu ve nüfusunun 25 milyon olduğunu bilmiyordum.
Yalnız nüfusun yüzde doksan dokuzunun Müslüman olduğunu biliyordum.
Buna karşılık, Amerika’nın dağlarını, nehirlerini, eyaletlerini, başşehirlerini, artistlerini, cumhurbaşkanlarını, polis teşkilatlarını, sömürgen sanayicilerinin koruma görevlisi askerlerinin zalimliklerini, uluslararası siyasi ve ticari cinayetlerini… biliyorum, değil bize öğrettiler.
Ben, kendi isteğimle öğrenmedim bunları.
Kuş uçmaz, kervan geçmez köyümde, bağlı olduğumuz Karaman’ı görmeden okul kitaplarından öğrendim bunların bazısını.
“Hocam, aradan 70 yıl geçti. Durum değişti” diyenler olabilir.
Bu sene, okul öncesi eğitimde ve ilköğretimde anadilini öğrenmesi gereken torunlarıma, sömürge dili öğretiliyor.
Orta ve lisede, sömürge dili zorunlu olarak öğretiliyor.
Dil bilmek kötü mü?
Türkiye’de 33 milyon insan lise diplomasına sahipmiş.
Kaçı İngilizce okuyup yazabiliyor veya İngilizce konuşabiliyor?
Özel İngilizce eğitim yapan liselerin dışındakilerde sonuç, sıfır.
Fransa 1960’ta sömürgesi Nijer’i terk etmek zorunda kalmış ama diliyle ve sömürge aracı askerleriyle sömürmeye devam etmiş.
Onun için her darbe sonunda, darbeciler ve demokrasiciler, Fransızcada karar kılmışlar ve barış sözleşmesini Fransızca yazmışlar.
Türkiye’de ihanetten yargılananların çoğunluğunun İngilizce bilenlerden olması tesadüf olmaz.
Nüfusun yüzde doksan dokuzu Müslüman ülkede, yabancı dil zorunlu, Müslümanların ana kitabı Kur’an-ı Kerim yasaktı, bu günlerde seçmeli!
Genellikle okul müdürlerinin cevabı, “Ama Kur’an-ı Kerim’i seçen az.”
Müdür bey, sen neden bu “seçmeli” sözünü yanlış anlıyorsun ki?
Şimdi bugün, okulun ilan levhasına “Çocuğunun Kur’an-ı Kerim dersi almasını istemeyen veliler, 11 Eylül’e kadar dilekçe versinler” diye ilan yazmıyorsun ki? Bu da seçmeli.
Eğitimi çocukların isteğine bırakırsan, okulların kapatılmasını isterler.
Delil mi, kışın havalar soğuduğunda, kar yağmaya başladığında ‘Valilik, yarın okul yok” dese diye bekleyen çocuklarını veya torunlarını göz önüne getir.
Nijer darbe hükümetinin Amerika, Almanya ve Fransa’nın büyükelçiliklerini 48 saatte çekmesini istemesini destekliyorum.
Devrik hükümeti ve darbecileri hakkında hiçbir bilgim yok ama halkın yüzde doksan dokuzunun Müslüman olması, benim onlara yardım ve dua etme zorunluluğum vardır.
Türkiye’de, bütün yardım kuruluşlarından hepsinin bugünlerde Nijer’e yönelmesini, halkın yanında olmasını, ihtiyaçlarının karşılanması için çalışılmasını isterim.
Nijer’de bugüne kadar devamlı, sömürgecilere karşı direnen Müslüman grupların, mezheplerine, meşreplerine, tarikatlarına, Batılıların kirlettiği adlarına bakmadan, hepsine birden yardım ediniz.
Yardımları siz belirlemeyiniz.
Önce oraya gidip etkili ve yetkili liderleriyle görüşünüz ve sorunuz.
Bosna Savaşı’nda, bazı Müslüman işadamları Bosna’ya gidip para yardımı yapmak istediklerinde, komutanlar, “Paramız olduğu halde kimden silah alabileceğimizi bilemiyoruz. Siz, bize silah temin ediniz” derler.
Müslüman işadamı, “Biz, para kazanmayı biliriz, silahı kim alır kim satar bilemeyiz ama ihtiyacınız olan silah listesini bize verin bakalım” dediğinde bir gün sonra listeyi getirirler.
Ve onların ihtiyaçları temin edilir.
Siyasilerin de devreye girmesini temenni ederim. Belki girmişlerdir de bizim haberimiz yoktur.
Afrika’da işimiz uzun sürecek ama inşallah kazanan Müslümanlar olacak.