“HARAM” KELİMESİNİN ETKİSİNİ AZALTMAYALIM
Mahmut TOPTAŞ
İsmini bildiğiniz, sevdiğiniz ve saygı duyduğunuz bir hoca efendi veya şıh efendi için ben size “O var ya o, ders arasında teneffüste bir bardak şarap içmeden derse girmezdi” desem, nasıl cevap vereceğinizi tahmin ediyorum.
Veya İslam davası için bir zamanlar gece yarılarına kadar planlar kuran o çok değerli bildiğiniz insanların yarısı, o toplantılarda elinde içki bardağıyla fikirler ileri sürerdi” desem, cevabınız yine yanı şiddette olacaktır.
“Şıh efendilerden filan, zina ederdi ve bunu bütün müritler bilirdi” desem yine kabul etmeyeceksiniz.
Kabul etmemekte haklısınız, böyle bir şey olmamıştır.
Ama dikkat edelim, kullandığımız kelimelere, kararlara, fetvalara çok çok dikkat edelim.
Amerika 1993 yılında bütün dünyanın da uymasını istediği, “Kapalı Alanlarda Sigara İçme” yasağıyla beraber dünya devletlerinin çoğunluğu bu yasaya uydu.
Biz de uyduk. Burada sorun yok.
Keşke Amerika bu yasağı koymadan ve dünyaya baskı yapmadan önce, biz bu yasağı ilan etseydik.
Biz de kapalı alanlarda yasak ilanını ciddi olarak ele aldık ve otobüslerde, trenlerde, uçaklarda, gemilerde uzun yolculuklarda boğulma durumuna gelen sigara dumanından kurtulduk.
Kurtulduk ama bizde de yasak uygulanıncaya kadar ağzını açmayan hocalarımız hemen ekranlardan, kürsilerden, köşe yazılarından, konferanslarından sigaranın kesin haram olduğunu yaymaya başladılar.
Yöneticiler de şaşıp kaldı. Yöneticiler, “Yahu ben vurun dedim, siz öldürüyorsunuz. Ben kapalı alanlarda içmeyi yasakladım, siz haram deyiverdiniz. Bir şey haramsa her yerde haramdır” diye akıllarından geçirmiş olabilirler.
Eğer haram diyorsanız, bu yasaktan önce aynı okulda, aynı medresede, aynı camide dini bir toplantıda sigara içerek fikir veya hüküm beyan eden insanla, elinde rakı bardağı olan adam arasında ne fark var.
Teneffüste şarap içip Tefsir dersine giren bir hoca olsaydı ona yapmadığı bırakmazdık ama sigara dumanını karşısındaki arkadaşının ciğerlerine üfleyerek, İslam Devleti kurma toplantıları ne olacak şimdi.
Vefat eden bir tarikat şıhının müritleri, şıha yeni intisab eden müridin, gidip şıhını görme imkanı yoksa şıhın fotoğrafını gösteriyorlar.
Şıh, bir dağın tepesinde kayanın başına oturmuş, elinde kendi sardığı sigarasıyla poz vermiş ve o fotoğraftan feyiz alıyorlardı.
Şu anda da almaya devam ediyorlar.
Şıhın sigara içmesini hoş karşılamıyorum ama şıh müritlerine iki yüzlülük yapmıyordu.
Türkiye’nin en saygın hocalarından, şıhlarından, kanaat önderlerinden bir çoğu için “Zina ediyor veya içki içiyor” ifitrası atıldığında ayağa kalkanlar, eğer sigara için “kesin haramdır” diyorlarsa söylediklerini yeniden gözden geçirmeleri ve “Haram” kelimesinin tarifini yeniden okumaları gerekir.
Rabbimizin Kur’an’ında veya sevgili peygamberimizin Sahih Hadislerinde açık ifadelerle yasaklanan haramlar arasında ayırım yapılmaz.
“Ben Faizi yerim ama zina etmem.
Ben şarabı içerim ama faiz yemem.
Ben bunların hepsini yaparım ama yalan söylemem.
İşimiz iftira, yemeğimiz haram, içeceğimiz rakı ama ben anamı babamı incitmem….. gibi haramlar arasında ayırım yapılmamalıdır.
Dinimizin yasak kıldıkları arasında ayırım yapmaya gitmeyelim.
Fetva, adama dayanarak değil, delile dayanarak verilir.