FİRAVUN MANTIĞI
Mahmut TOPTAŞ
Firavun, işçilerinin, kölelerinin, marabalarını, ırgatlarının, put hanedeki rahiplerinin, bürokrasinin, askerlerinin…kızgınlıklarını, dargınlıklarını Firavuna yöneltmemeleri için onları guruplara ayırdığını haber verir Kur’an-i Kerim.
Rabbimizi dinleyelim:
إِنَّ فِرْعَوْنَ عَلَا فِي الْأَرْضِ وَجَعَلَ أَهْلَهَا شِيَعًا يَسْتَضْعِفُ طَائِفَةً مِنْهُمْ يُذَبِّحُ أَبْنَاءَهُمْ وَيَسْتَحْيِي نِسَاءَهُمْ إِنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُفْسِدِينَ
Şüphesiz Firavun, yeryüzünde büyüklük tas¬ladı ve ülke hal¬kından bir gurubu zayıflatmak için onları guruplara/kastlara ayırdı. Onların (İsrail oğulları’nın) er¬kek çocuklarını öldü¬rüyor, kızlarını sağ bıra¬kıyordu. Şüphesiz o bozgun¬culardandı.
وَنُرِيدُ أَنْ نَمُنَّ عَلَى الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا فِي الْأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثِينَ
Biz yeryüzünde zayıflatılanlara iyilik yapmak, onları imamlar (önder-ler) kıl¬mak ve (Firavunların mülküne) varisler kılmak istiyorduk.
وَنُمَكِّنَ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ وَنُرِيَ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا مِنْهُمْ مَا كَانُوا يَحْذَرُونَ
“Onları yeryü¬züne yerleştire¬lim ve Firavun'a, Hâmân'a ve her ikisinin ordularına, korka gel¬dikle¬rini gösterelim.” (Kasa süresi ayet 28/4-6)
Ülkemizde yıllarca halkımızı sağcı ve solcu diye ikiye ayıranlar, birbirlerine düşman yapanlar, bu arada kendi çıkarları doğrultusunda ülkeyi yönetenler de aynı şeyi yapıyorlardı.
Fakültelerimizde yönetim üzerine okutulan kitapların tamamı batı kaynaklı olduğundan Firavun mantığı bize oralardan gelmiştir.
Şu anda Suriye’de, Irak’ta yirminin üzerinde parçalara ayırılmış Müslüman gençler, birbirlerini öldürüyorlar.
Otuzun üzerinde Hıristiyan ülkelerin uçaklarının attığı her kurşun yine Müslüman öldürüyor.
Hangi guruba atarlarsa atsınlar, ölen Müslümandır.
Halbuki Rabbimiz:
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ جَمِيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا
“Hepiniz topluca Allah'ın ipine (Kur'ân'a) sımsıkı sarılın, par¬çalan-mayın…” Diyordu değil emrediyordu (Al-i Imran süresi ayet 103)
Kur’an-i Kerimi çok iyi bilen ve anlayan Mehmet Akif Ersoy merhum derin yaramızı çok iyi bildiğinden birinci cihan savaşı öncesinde:
“Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.” Diye feryat ediyordu.
Şimdilerde Amerikan severler olduğu gibi o günlerde Avrupa Medeniyetine hayran olanlara da:
“Medeniyyet!” size çoktan beridir diş biliyor;
Evvelâ parçalamak, sonra da yutmak diliyor,
Arnavutlar size ibret olacakken, hâlâ,
Ne bu şûrîde (perişan) siyâset, ne bu fâsid da’vâ?
Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz...
Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz!” diye hançeresi yırtılırcasına bağırıyordu.
Ama yukarıda Kasas süresinden ayetleri okudunuz.
Firavun, parçalamak, bölmek, yutmak, hizmet ettirmek için çalışırken kendi ayağının kaydığının farkında değildi.
O ezilenler arasından Rabbim tarafından seçilen Musa aleyhisselam, onun saltanatına son verdi.
Her devrin Firavununun burnunu sürtecek birini Allah celle celalüh, her devirde, Selahhaddin Eyyubi, Alpaslan, Fatih….gibi yiğitleri çıkarmıştır.
Çağımız Firavununun eceli de yakındır inşallah.