Bizim dönemimizde
Kara önlük giyerdik ve önlüğün bir saygınlığı vardı. O günü yaşamayan gençlerimiz bilmez.
O dönemi biraz anlatalım.
Öğretmenlerimiz değerli eğitimcilerdi.
Bu harika insanlar bizlere sonsuz vatan sevgisi aşıladı. Ders müfredatımız bilim ve sevgi ile yoğrulmuştu. Türk dili ve tarihimize övgüler vardı. Andımız ve istiklal marşımız coşku ile okunurdu. Hiç kimse Atatürk ve Türk büyüklerine dil uzatamazdı.
Her ilçemizde muazzam devlet kütüphanesi, Halk eğitim merkezi, Şehir kulübü, Esnaf odası, Halk evi, Öğretmen evi, Spor kulüpleri vardı.
Okullarımız tam gündü. En önemli derslerimiz, Türkçe, Matematik ve Fendi. İlkokulumuzda hayat bilgisi dersi vardı. Bize gerçekten hayatı sevmeyi ve yurdu tanımayı öğretiyordu. Yurttaşlık bilgisi diye bir kitabımız vardı.
Yurt bilgisi, vatandaşlık görevi, devlet kurumlarımızın görev ve yetkileri eksiksiz anlatılmıştı. Bence bilinçli bir yurttaş olmanın anahtar bilgisi de bu yurttaşlık bilgisi dersinden geçiyordu. Şimdi okullarımızda bu yurttaşlık bilgisi dersi de okutulmuyor. Çok yazık. Bizim bilinçli bir yurttaş olmamızı istemeyenler yurttaşlık dersini Eğitim müfredatımızdan çıkardılar. Yine Aile bilgisi dersinde, aile içerisinde anne, baba ve çocukların görevleri ve birbirlerine karşı sevgi ve saygıları anlatılır ve bu derste "Yerli malı" haftaları kutlanırdı.
Liselerde "Biyoloji, jeoloji ve Astronomi" derslerimiz vardı. Bu derslerimizin çoğunu laboratuvarlarda uygulamalı olarak yapardık. Sonraları bu derslerde müfredattan kaldırıldı.
Bizim zamanımızda belki her ilimizde bir üniversitemiz yoktu. Ama bilinçli bir eğitim ve zengin bir müfredat ile liseyi bitiren bir insanımız bu günkü üniversiteli gencimize fark atıyor. İşte bunu zengin eğitim müfredatına ve o zamanın değerli eğitimcilerine borçluyuz.
Serzeniş dolu bu yazı bir öğrencimin sayfasından alıntıdır.