Emperyalist ve sömürgeci batılı
devletlerin her yıl 24 Nisan’ında temcit pilavı gibi öne sürdükleri ve Türkiye
Cumhuriyeti Devletini baskı ve tahakküm altına almak için uydurdukları ve yüz
Ermenilerin bıkmadan usanmadan
dile getirdikleri, Ermenileri bir maşa olarak kullanan emperyalist ve sömürgeci
batılı devletlerin “ Ermeni soykırımını tanıma günü “ olarak ilan ettikleri 24
Nisan’ının özelliği nedir? Ermeni diasporası için bu tarih neden önem
kazanmaktadır?
Gelin tarihin süzgeci
içerisinde bu soruların cevabını araştıralım.
Osmanlı Devleti’nin I. Dünya
savaşına girmesinden hemen sonra, Anadolu’nun pek çok yerinde kurulmuş bulunan
Ermeni terör örgütlerinin emperyalist devletlerin taşeronluğunu yaparak Amerika Birleşik Devletleri, Fransa , İngiltere,
Rusya’ ve diğer batılı devletlerin kışkırtmaları ve
silahlandırmaları sonucunda,bağımsız bir Ermeni devleti kurma hayali ile işgal
kuvvetleri ileişbirliği yapmaya ve birbiri ardınca Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da
isyanlar çıkartmaya başlamışlardı.
Birinci Dünya savaşı esnasında ve büyük savaş sonrasında Ermeni canilerin,
Fransız üniforması altında veya Rus ordusunun öncü gücü olarak işgal edilen
köy-kasaba, sancak ve vilayetlerde çıkartmış oldukları isyanlarda yapmış
oldukları korkunç mezalim, akıl almaz işkenceler ve insanın tüylerini diken
diken eden kanlı katliamların durdurulması için, Osmanlı Devleti’nin işgalci
devletler nezdinde yapmış olduğu siyasi teşebbüslerden bir türlü sonuç
alınamıyordu. Osmanlı Hükümeti, tarihte eşine ender rastlanan bu Ermeni
vahşetinin bir müddet sonra durulacağı ve yatışacağına inanıyordu. Başka bir
deyişle, emperyalist işgal kuvvetlerinin komutanları ve siyasi liderleri
Osmanlı Hükümetini bu sözlerle oyalayıp duruyorlardı. Ne var ki, Ermeni
canilerin tek bir amacı vardı: Nerede ve kim olursa olsun bir tane
Müslüman bırakmamak üzere hepsini katletmek.
Artık beklenecek zaman kalmamıştı. Bu gidişle özellikle Doğu ve Güneydoğu
Anadolu havalisinde bir tane Müslüman kalmayacak, kadın-erkek, genç- ihtiyar
çoluk-çocuk demeden hepsi Ermeniler tarafından kanlı katliâmlara uğrayacaktı.
Acilen bir takım tedbirlerin alınması gerekiyordu ve bu tedbirler alınmadığı
takdirde her şey için çok geç kalınmış olacaktı.
Bunun üzerine Dâhiliye
Nazırı Talat Paşa, Erzurum Mebusu Vartkes Efendi’ye, Ermenilerin bu
katliamları sürdürüp işgal güçleriyle işbirliği yapmaya devam etmeleri
halinde sert tedbirlerinalınacağını bildirdi. Ancak bu ihtarlar da bir sonuç
vermedi.Aksine Ermeni cânileri korkunç katliamlarını daha da artırdılar. Doğu
ve Güney Doğu Anadolu’nun muhtelif bölgelerinde ,öncelikle Van ve Zeytun’ da
isyanlar çıkardılar. Nisan 1915 yılında çıkartılan Van isyanı ve devamında
yapılan katliamlar, Osmanlı Hükümeti’ni zecri tedbirler almaya sevk etti.
Seferberlik ilanından itibaren dokuz ay boyunca gösterilen iyi niyet
girişimlerinden hiç bir sonuç çıkmayacağı, aksine Ermenileri daha da
azgınlaştıracağı kesin olarak anlaşılmış bulunuyordu.
Osmanlı Hükümeti ilk iş olarak
24 Nisan 1915 tarihinde bu isyanları çıkartan komitelerin merkezlerinin
kapatılması, evrakına elkonulması ve komite elebaşlarının tutuklanması kararını
aldı. Bunun için mutasarrıflıklara ve vilayetlere gizli bir tamim yolladı. Bu
tamim üzerine ilkanda 2345 kişi tutuklandı.(1) İşte Ermenilerin her yıl
24 Nisan’da andıkları ve katliam günü dedikleri olay bundan ibarettir.
Asılsız soykırım iddiaları gibi
24 Nisanın sözde Soykırımın başlangıcı olarak ilan edilmesi de
tarihi gerçeklerle taban tabana zıt bir kuru iddiadır. Öyleyse 24 Nisan
tarihi neden bu kadar önem taşıyor Ermeniler için? Bize göre bunun bir tek
amacı vardır. O da daha sonraki yıllarda, Ermenilerin Türklere karşı
uygulamak istediği tarihin belki de en kanlı katliamlarını yapacak olan lider
ve terörist kadrolarının tutuklanması ile bu katliamların kısmen de olsa
önlenerek kitlesel bir Müslüman katliamının önlenmiş
olmasıdır.
Ne var ki bu tutuklanma ve
kapatmalar olayları yatıştıracağı yerde daha da büyümesine neden
oldu. Van ve Zeytun ‘daki isyan bütün hızıyla devam ederken, diğer
bölgelerde de peş peşe isyanlar
patladı. Ermeni katilleri bu isyanlar esnasında Türk ve Müslüman ahaliye
karşı akla gelmeyecek işkenceler ve katliamlar uyguluyorlardı. Osmanlı ordusu
topyekün savaş alanında bulunduğu için bu isyanları önleyemiyor, “teba-i
sadıka” bildiği Ermenilerin ihanetlerine ve isyanlarına engel olamıyordu.
Devam
edecek
---------
(1):Kamuran Gürün, Ermeni
dosyası Ank.1983 Sh.213,
Yorumlar
Kalan Karakter: