Av.Arb.Ömer Karayumak
*
İmparatorluklar
dizisi içinde tarihin en büyük imparatorluklarından birisini oluşturan
İslam dininin
çağlar üstü hoşgörüsü sayesinde Osmanlı devletinin unsurlarını teşkil eden
bütün bu unsurlar, dinine ve milliyetine bakılmadan tam bir hak ve adalet üzere
idare edilirlerdi. Ekalliyetleri ve milliyetleri ne olursa olsun onlar Osmanlı
Devletinin bir parçasını teşkil ederlerdi ve sadece “ Teba-i Osmanî
“ diye anılırlardı.
Osmanlı
Devletinin önemli bir unsuru olan Ermeniler; Tıpkı Selçuklular ve diğer Türk
beylikleri dönemlerinde olduğu gibi, Osmanlı Devleti döneminde de hiç
birulme ve baskıya maruz kalmadan diğer gayri Müslimlerle birlikte huzur ve
sükun içinde yaşamışlardır. Geniş bir hoşgörü ve çağının ötesinde bir
toleransla dil ve dinlerini serbestçe yaşama ve yaşatma imkanını bulmuşlardır.
Osmanlı Devlet
idaresinde kimi zaman oldukça önemli görevlere kadar gelebilen ve Osmanlı
Devletinde “Tebai sadıka”sadık teba diye anılan Ermeniler,
tarihlerinde en huzurlu ve enistikrarlı yılları hiç şüphesiz bu
dönemde yaşamışlardır. Denebilir ki, Ermeniler altın çağlarını Osmanlı devleti
idaresinde geçirmişlderdir.
Osmanlı Devleti ile Ermeniler arasındaki ilk gerçek temasların devletin kuruluş
yıllarında başladığı sanılmaktadır. Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gazi’nin,
Ermenilerin Bizans’ın zulmünden kurtulmaları için Anadolu topraklarında
ayrı bir toplum olarak teşkilatlanmalarına izin verdiğini ve Batı Anadolu’daki
ilk Ermeni dini merkezin Kütahya’da kurulduğu bilinmektedir.
Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi, bir Bizans şehri olan Bursa’yı 1326
senesinde fethedip Osmanlı Devleti’nin başkenti yaptıktan sonra,
daha önce Kilikya bölgesinden Karaman’a ve oradan da Kütahya’ya
göç eden Ermeni halkını ve dini liderlerini Bursa’ya getirtmiştir. Böylece
Osmanlılar ile Ermeniler arasında ilk resmi münasebetler başlamıştır.
Osmanlı devlet sistemi içinde gayrimüslimlere geniş ölçüde otonomi ve özerk bir
yapı verilmesi ve millet sisteminin genel çizgileri ile ortaya çıkması Fatih
Sultan Mehmet zamanında İstanbul’un fethinden sonra ortaya
çıkmıştır.
Sultan
II.Mehmed, İstanbul’u fethettikten hemen sonra, İstanbul’da bulunan
Yahudi, Rum,Ortodok ve Ermenilerin günlük hayatlarını, dini vecibelerini
,ibadet ve inançlarını eskiden olduğu gibi serbestçe yerine getirebilmeleri
için emirname yayınlamış, kendi aralarında patriklerini seçmeleri için
izin vermiştir.
Fatih,
Bursa’da bulunan Ermeni dini lideri Hovakimi de 1461 yılında yeni
payitaht İstanbul’a getirtmiştir. Bununla da yetinmeyerek bir Ferman-ı Hümayun
ile İstanbul’da bir Ermeni patrikhanesinin kurulmasına izin vermiştir.
Patrikhanenin
açılmasından sonra İstanbul’a gelen Ermeniler Kumkapı, Yeni kapı, Samatya,
Narlı kapı, Edirnekapı, Balat kapı çevresine yerleştiler. İstanbul’da
Ermeni patrikhanesinin kurulması ve Hovakim’e “bütün Osmanlı Ermenilerinin
ruhani ve cismani patriği” unvanının verilmesi üzerine, Osmanlı Devleti
Ermenilerin bir çekim merkezi haline gelmiştir. Kafkasya, Kırım, Balkanlar ve
Anadolu’nun muhtelif bölgelerindeki Ermeniler İstanbul’a akın etmeye
başlamışlardır.
*
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri E. şube müdürü-Paleografya ve eski metinler
uzmanı
Yorumlar
Kalan Karakter: