Av. Ömer
KARAYUMAK
Hicri
835, miladi 1432 senesi. Recep ayının 26-27. Gecesi. Seher vaktine doğru
Duaları
yüksek sesle Edirne’ de dalga dalga yayılıyordu.
Günbegün gelişip serpilen, gürbüzleşip büyüyen küçük şehzade için hemen
herkes; “iyi bir padişah olacak” diyorlardı. Diyorlardı ama hiç kime, bu
küçük şehzadenin günün birinde “Es-Sultan, Sultan-ul m uazzam, Ebu-l
feth Sultan Muhammed Han” diye ismini altın harflerle yazdıracak
bir
“
padişah-ı alem penah” olacağını,
on iki yaşından on sekiz yaşına kadar aralıklarla inip çıktığı Osmanlı
Devleti’nin tahtına 19 yaşında kesin olarak oturacağını ve bu andan itibaren
içte ve dışta muazzam fetihlere girişerek iki imparatorluk, dördü krallık olmak
üzere tam on yedi tane devleti fethederek Osmanlı İmparatorluğu
sınırlarına katacağını doğrusu hiç mi hiç tahmin edemiyorlardı. Hele hele
yüzyıllardır Bizans’ın başşehri olan, muazzam surları, müstahkem
kaleleri ve yüzlerce burçlarından dolayı “ fethedilemez şehir” ismini
verdiren Constantinapol’u fethederek İslâmbol” ismini vererek koca Bizans
İmparatorluğunun hakimiyetine son verebileceğini, Ayasofya’yı fetih sembolü
olarak cami haline getireceğini kimse düşünemiyordu. Tabii birkaç kişi müstesna.
Olaylara ve olayların ötesine yüzeysel olarak değil, kalp gözleriyle bakan ve
çok ama çok öteleri görebilen Akşemseddin’ler…Molla Güranî’ ler…Molla
Hüsrev’ler ve diğerleri.
Fatih, hayatı, şahsiyeti ve fütühatı itibariyle gerek Bizans ve Avrupalı
tarihçiler, gerek Osmanlı tarihçileri tarafından çok geniş ve derin
araştırmalara tabi tutulduğu, üzerinde yüzlerce kitap yazıldığı
halde gene de bir bütün halinde tam olarak incelenebilmiş bir şahsiyet
değildir. Bu durum araştırmaların ve araştırmacıların yetersiz olmasından
değil, cildlere ve kitaplara sığdırılamayacak kadar çok yönlü, çok kültürlü,
çok zeki, alîm, şair, askerî dehaya sahip bir şahsiyet olmasından ileri
gelmektedir. Gerçekten çağ açıp çağ kapayan, imparatorluklar alıp, ülkeler
fetheden Fatih; Bir padişah için devrinin gerektirdiği tüm liderlik
vasıflarına sahiptir.Maddi ve manevi her sahadaerişilmez başarılar kazanmıştır.
Çok küçük yaşta iken eline teslim edildiği Molla Güranî’ den pozitif ilimleri,
Molla Hüsrev’ den devlet idaresini, hiçbir zaman yanından ayırmadığı, kendisine
duyduğu sonsuz sevgi ve hürmetten dolayı daima arkasından yürüdüğü, en buhranlı
anlarda yardımını istediği hocası ve şeyhi Akşemseddin’ den manevi ilimleri
tahsil ederek Bizans ve Avrupa tarihçilerinin de kabul ettikleri gibi devrinin
en ünlü,en bilgili ve en başarılı hükümdarı olmuştur.
Ana dili olan Türkçe’den ayrı olarak Arapça, Farsça, Latince, Yunanca,
İtalyanca, gibi devrinin en önemli dillerini çok iyi bien ve konuşan Fatih,
bilhassa Matematik, Astronomi, Tıp, Mantık, Felsefe, Kelam gibi ana bilim
dallarında da devrinin bilim adamlarıyla münazara yapabilecek kadar çok
geniş bir kültüre sahipti.
Siyasi ve ilmi dehası yanında, iyi bir musikişinas, büyük bir şair de olan
Fatih, “ AVNΔ mahlasıyla yazdığı şiirleriyle edebiyat
tarihimize ölmez eserler kazandırmış , divan sahibi bir şairdir.Bir strateji
dehası olan büyük Sultan Fatih’in İstanbul’un fethi esnasında gemileri karadan
kızaklarla Haliç’e indirmesi olayı, tarihin eşine rastlamadığı bir strateji ve
savaş taktiğidir.
Edebiyat tarihçiliği açısından değerlendirdiğimiz ve Fatih’in
şiirlerini incelediğimiz zaman kelimelere ve ve manaya nasıl hakim olduğunu
görmemeye imkan yoktur. Aşk şiirlerinde Fatih’in ince, narin ve
nazik bir kişiliğe sahip olduğunu görüyoruz.
“
Sevdün ol dilberi söz eslemedün vay gönül
Eyledün
kendözüni âleme rüsvay gönül”
Diyerek
bir dilber için gönlüne söz geçiremediğini itiraf eden Fatih ; söz konusu
vatan, millet ve din olduğu zaman tamamen değişiyor onun cengâver
ve hükümdar ruhu hemen ortaya çıkıveriyor.
“
İmtisal-i cahid-ü F’illah olubdur niyyetim
Din-i
İslâm’ın mücerred gayretidir gayretim
Fazl-u
Hakk-ı himmet-i cünd-i rical-ul-lah ile
Ehl-i
küfrü serteser kahreylemektir niyyetim”
Kelimelere
ve manaya hakimiyeti açısından Karamanoğlu Pîr Ahmed Bey için yazdığı şu beyit
Fatih’in büyük bir şair olduğunu açıkça ortaya sermektedir.
“Bizümle
saltanat lafın idermiş ol Karamanî
Hüdâ
fırsat virürse ger,Kara yire karam anî”
İstanbul’un
fethinin ,Feth-i mübin’in 566. yılı kutlu olsun.
Yorumlar
Kalan Karakter: