AV.ARB.
Ömer KARAYUMAK
Yayınlanma :
15.04.2019 16:00
Güncelleme
: 15.04.2019 16:00
AV.ARB.
Ömer KARAYUMAK
Amerika
Birleşik devletleri 24 Nisan’ ı her yıl Soykırımı anma günü ilan
ettiler.
Bekliyor
muyduk? Evet bekliyorduk. Şaşırdık mı? Hayır hiç şaşırmadık.
2015 yılı Nisan ayında Almanya’nın Hamburg ve Kiel
şehirlerinde vermiş olduğumuz “ Osmanlı Arşiv belgeleri
ışığında Ermeni Soykırımı iddialarına cevaplar” isimli
konferansımızda söylediğimiz acı gerçekler birer birer ortaya çıkmaya
başladı.
O zaman demiştik ki; “ Ermeni soykırım iddiaları tarihin tamamen ters-yüz
edilmesi olayıdır. Katliama uğrayan bir milletin soykırım iddiası ile
insafsızca suçlanmasıdır. Bu olay ŞARK MESELESİ’ nin bir devamı olup, Haç
ve Hilal kavgası olarak devam edip gidecektir. Sadece Hollanda’nın, Fransa’nın,
ABD’nin tanıması ve anma günü olarak kabul etmesiyle
kalmayacak, sırasıyla Avrupa’nın diğer devletleri, Almanya’sı,
Belçika’sı, İngiltere’si başta olmak üzere Avrupa Birliği’ne bağlı irili ufaklı
tüm devletler, Türkiye’nin haritadaki yerini bile bilmeyen ,emperyalistlerin
sömürgesi olarak varlıklarını devam ettiren bütün ülkeler sıraya gireceklerdir.
Yakın bir zamanda yepyeni bahanelerle Türkiye’nin başına öyle oyunlar örülecektir
ki, Türkiye hala uyumakta olduğu gaflet uykusundan uyanıp gerekli
önlemleri almadığı müddetçe bu soykırım iddiaları temcit pilavı gibi
ısıtılıp ısıtılıp tekrar servis edilerek Türkiye’yi köşeye sıkıştırma çabasına
gireceklerdir.”
Basından ve medya organlarından izlediğiniz gibi beklenen sonuç
gerçekleşti .Avrupa Parlamentosu zaten yıllarca önce “ Ermeni soykırımı
yalanını” çoğunlukla kabul etmişti. Konunun uzmanları olan araştırmacılar
ve bilim insanları için bu sonuç bir sonuç değildi. Emperyalist devletler
sırasıyla görevlerini yapacaklar, “şark meselesi “ dediğimiz
tarihin en uzun süreli oyununu oynamaya devam edeceklerdi.
Onlar elbette görevlerini yapacaklardı ama biz ne yapacaktık? Haçlı
Devletlerinin bütün cephelerden yaptıkları sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel
ve ticari saldırıların nasıl engelleneceği hakkında ne düşünüyorduk?
ABD’den Afganistan’a, Çin’den Hindistan’a ,Malezya’dan Venezüella’ya
kadar belki de hiç görmedikleri ülkelerin ulusal ve uluslararası
sorunlarının çözümü için ahkam kesen sözüm ona strateji uzmanlarının, o
kanaldan bu kanala koşup duran, televizyonlarda boy göstermek için
çalmadık kapı bırakmayan kocaman kocaman unvanlı bilim adamlarının,
acaba “ Şark meselesi” hakkında, “24 Nisan’ın neyi ifade
ettiği “ hakkın da , “ Ermeni isyanları”, “Ermeni katliamları”
“ Ermeni soykırımı yalanları” hakkında da söyleyecekleri,
anlatacakları bir şey var mıdır?
Bir Fransız milletvekilinin sorduğu bir soruya karşı Dışişleri Bakanımızın
verdiği cevabın psikolojik tatminiyle nerdeyse zafer naraları atacağız. Bu
nasıl bir boş vermişlik, nasıl bir vurdumduymazlık, nasıl bir bana neciliktir
bu?
Kabul edelim ki, bu çok önemli bir konuda bile devletin ortak ve milli bir politikası
yoktur. Tatbik edilmeye çalışılan günlük politikalar çoğu zaman uygulamadaki
bilgisizlik ve yanlışlıklar nedeniyle sorunun çözümüne hiçbir katkı
sağlamamaktadır.
Tarihe mal olmuş bir konuda göz göre göre tarihin seyri değiştirilirken konunun
çözümü hala günlük politikalar ve etkisiz nutuklarda aranmaktadır.
Oysa
tarihe mal olmuş konuların ancak tarihi araştırmalar sonucunda uzun vadeli
stratejik derinlikli politikalarla çözülebileceği bilinen bir gerçektir.
Ne yazık ki, ülkemizde tarih araştırmacılarının yazdıkları kitaplara,
yaptıkları araştırma ve incelemelere itibar edilmemektedir. Yayınlanan kitaplar
okunmamakta, okutulmamaktadır. İlk öğretimden üniversiteye kadar ne
öğrencilerin ne de öğretmenlerin ülkenin geleceğini ilgilendiren bu kadar
önemli bir konuda bile ciddi bir bilgilerinin olmadığı görülmektedir. Türk
halkı ise bu konuda hiçbir bilgi sahibi değildir. Halkımızı aydınlatacak
ulusal konferanslar, seminerler, paneller, toplantılar ya hiç
yapılmamakta, ya da yapılanlar çok yetersiz kalmaktadır. Bu ulusal görevi
öncelikle üstlenmesi gereken üniversiteler ne yazık ki yeterli çabayı
göstermemekte, özel araştırma merkezleri maddi imkânsızlık nedeniyle yayın
yapamamakta, gazete, dergi, kitaplar neşretmek bir tarafa, resmi raporlarını
bile yayınlayamamaktadır. Yayınlanan bildiri ve raporlar, hantal bürokrasi
tarafından sumen altı yapılmaktadır.
Aydınları
suskun ve sessiz, yetkilileri vurdumduymaz, basını ve medyası popülist ve ucuz
kahramanlık peşinde, mülki, idari ve askeri uzmanları ortak bir
stratejisi olmadığından çaresiz, bürokratları korkak, sivil toplum örgütleri
bilgisiz, üniversiteleri titr ve unvan peşinde olan bir toplumdan Ermenileri
bahane ederek emperyalist devletlerin saldırılarına ve soykırım iddialarına
karşı mücadele etmesini beklemek ne kadar gerçekçi olabilir?
Bu konuyu enine boyuna işlemeye
devam edeceğiz.
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: