Milletler arası antlaşmalarda
İngiliz’lerin her zaman uyguladıkları iki yüzlü siyaseti Berlin
Kongresi’nde de kendisini göstermişti. Bir taraftan kongre başlamadan on
İngiltere’nin Osmanlı devleti
içerisindeki Hıristiyan azınlıklarla özellikle de Ermenilerle ilgilenmeye
başlaması Ayastefanos antlaşmasıyla başlamış, bilahare Berlin kongre’sinde
yapmış olduğu politik manevralarla daha da gelişerek devam etmiştir.
Ayastefanos antlaşması ile Rusya,
Osmanlı devleti’ni tam anlamıyla kıskaca alıyordu. Özellikle Kars, Ardahan,
Batum, Bayazıd. ve Soğanlı’ya kadar olan yerlerin Ruslara bırakılmış olması
Rusya’yı Karadeniz’de çok güçlü bir devlet konumuna getiriyordu. Böyle bir
durum İngiltere’nin ekonomik, siyasi ve askeri alanlardaki hayati çıkarlarına
ters düşüyordu. Rusya’nın Orta Asya ve Hindistan Müslümanlarının gözünde büyük
devlet rolünü oynaması ,Anadolu ve İran içlerine doğru yayılması İngiltere’nin
Asya’daki otoritesini sarsacak, Hindistan’a giden ticaret yolunun
baltalanmasına sebep olacaktı. Bu nedenle ne pahasına olursa olsun bu
andlaşmanın engellenmesi, en azından İngiltere’nin pastadan pay kapması için
Rusya’ya karşı değişik bir politika uygulaması gerekiyordu.
İngiltere bu nedenle vakit
geçirmeden Ayastefanos andlaşmasının sadece Rusya ve Osmanlı devleti arasında
yapılan iki taraflı bir antlaşma olmaktan çıkartıp, Rusya, İngiltere, Almanya,
Avusturya-Macaristan gibi Avrupa’nın ileri gelen diğer devletlerinin de
katılacağı çok taraflı bir kongrede tartışılması için yoğun bir faaliyete
başladı.
Bu çalışmalar semeresini verdi ve
Ayastefanos antlaşması,1878 yılında yapılan Berlin Kongresi’nde yeniden
ele alınıp İngiltere’nin istediği şekilde değiştirildi. Daha öncede
belirttiğimiz gibi ,Ermenilerle ilgili olarak Ayastefanos antlaşmasının 16.
maddesi hiç değiştirilmeden Berlin kongresinin 61.maddesinde aynen yer aldı.
Kongre yapılması
kararlaştırıldığında İngiltere, Osmanlı devleti’ni köşeye sıkıştırmaya, içine
düşmüş olduğu aciz ve çaresizliğinden istifade ederek, kendilerine bir menfaat
temin etmek amacıyla iki yüzlü politikalarına devam etti. Berlin Kongre’sinde
Rusya’ya karşı Osmanlı Devleti’ni savunabilmesi için altından kalkılmaz
şartlar ileri sürüyor, ”Anadolu’da bulunan Hıristiyan ve diğer tebaanın idaresi
bakımından gereken ıslahatı yapmak için Babıâli’nin resmen teminat vermesini “
istiyordu. Dahası İngiltere’nin bu yardım taahhüdünü yerine getirebilmesi
için de “Kıbrıs adasının kendilerine verilmesini” talep ediyordu.
Berlin’de kongre yapılarak
Ayastefanos barış sözleşmesi’nin devletlerarası müzakereye konulmasını en çok
isteyen İngilizlerdir. Bunun sebebi Doğudaki İngiliz menfaatlerini Rusların baskısına
feda etmemek maksadına dayanmakta idi.
Kıbrıs, Osmanlı devleti’nin
Akdeniz’de varlığını devam ettirebilmesi için çok önemli ve stratejik bir
adaydı. Böyle bir adanın her ne şart altında olursa olsun kendi
isteği ile İngiltereye verilmesi ,Osmanlı Devleti’ni paylaşmak için sırada
bekleyen diğer devletlerin iştahını kabartacaktı. Bu yüzden İngiliz elçisi
Layard, konunun çok gizli kalmasını, diğer devletlere sızdırılmamasını,
yapılacak gizli sözleşmenin derhal imzalanmasını istiyordu. Hazırlanan
gizli antlaşma tutanağı ilk önceleri gizli tutulmuşsa da padişahın
meseleyi istişare etmek istemesi ve eski devlet ricalinin fikrini almak
istemesi üzerine açıkça tartışılmaya başlandı. Eski sadrazamlardan Mehmet Rüştü
Paşa ile diğer devlet erkânından bazı paşalar: ”Kıbrıs’ı İngilizlere bırakmak
ve Anadolu Hıristiyanları namına ıslahat yapılması için söz vermek çok
zararlıdır. Memleketin paylaşılmasına kendiliğimizden yol açmış oluruz.”
dedilerse de, Said Paşa gibi İngiliz taraftarı kişilerin telkiniyle
İngiltere’nin teklifini Padişaha kabul ettirdiler.(6)
İngiltere’nin Osmanlı Devleti
üzerinde bu kadar yoğun bir siyasi baskı kurması; Osmanlı devlet ricali ile
halk arasında çok büyük hoşnutsuzluklar yaratmaya başlamıştı. Devletin ve
halkın başına gelen bütün felaketlerin sebebinin İngilizlerin iki yüzlü,
hilekâr ve riyâkar politikalarından kaynaklandığı, İngilizlere asla
güvenilmemesi gerektiği, Anadolu’da Islahat ve Tanzimat yapılması hususunda
İngiltere’ye karşı taahhütte bulunulması halinde Osmanlı Devleti’nin
bağımsızlığının kalmayacağı, devletin İngilizlerin elinde oyuncak haline
geleceği, açıktan açığa konuşulmaya başlanmıştı. Ne var ki ,ne devlet
ricalinin ne de halkın bu sağduyulu ve ilerici görüşleri sonucu
değiştirmeyecek ve Kıbrıs adası İngilizlerin oyunu ile bazı şartlarla
İngiltere’ye bırakılmış olacaktı.
Ne yazık ki o buhranlı günlerin
sıkıntısıyla Osmanlı devlet ricali arasında üzerinde ciddi bir istişare
bile yapılamadan Kıbrıs konusu bir oldu bittiye getirildi. Karşılığında gözle
görülür hiçbir şey de alınamadı. Ne kaybedilen Osmanlı toprakları geri
verildi, ne de Ermeniler hakkında yapılacak ıslahat hareketlerinden vazgeçildi.
İngilizler, hayali bir Rus tehlikesini bahane ederek ,hayali bir yardım
vaadiyle Berlin kongresinde Osmanlı Devleti lehinde söyleyecekleri birkaç
kelime karşılığında Kıbrıs’a sahip oldular.
Osmanlı devleti, İngilizlerin bu
teklifine karşı direnebilirler miydi? Ya da bu teklifi reddetmeleri mümkün olur
muydu? Zamanın şartlarını ve o şartlar altında dört bir taraftan kuşatılmış
bulunan Osmanlı Devletinin durumunu dikkate aldığımız da, bu soruya
verilebilecek tek cevap;”hayır” olacaktır. Esasında İngiliz elçisinin
teklifi diplomatik dille süslenmiş kesin bir tehditten başka bir şey değildi:
Bu teklif. ” Eğer Osmanlı Devleti,Kıbrıs’ı kendiliğinden bize vermezse,biz
zorla alırız” demekti. Neticede 4 Haziran 1878 tarihinde Sadrazam
Saffet Paşa ile İngiliz elçisi arasında iki maddelik Kıbrıs antlaşması
imzalanmış oldu.(7)
--------------------------
*Tarihçi, Yazar. Başbakanlık Osmanlı
Arşivleri Em. Şube Müdürü, Paleografya uzmanı
(5)Mahmut Celaleddin Paşa
,a.g.e Sh.650
(6):Mahmut Celaleddin Paşa,
a.g.e.sh. 606
(7):Ömer Karayumak, "Ermeniler, Ermeni isyanları, Ermeni katliamları" Vadi yay. Ankara 2007
Devam edecek
Yorumlar
Kalan Karakter: