Av.Arb.Ömer
Dünkü
yazımızda Türkçe’nin resmi devlet dili olarak ilan edilişinin 742.
Yılı münasebetiyle “Karaman Türk Dil bayramı ve Yunus Emre ‘yi
anma” törenlerinin tanıtımı, organizasyonu ve içeriği üzerinde ne
yazık ki kırk yıldır bir arpa boyu yol alınamadığını, dahası gittikçe daha da
kötüye gittiğini, 1960 lı yıllardan beridir devam eden anma törenlerinde arzu
ettiğimiz amaç ve sonuca ulaşılamadığını artık herkesin kabul etmesi
gerektiğini belirtmiş
Peki
ne yapacağız? Diye sormuştuk.
Bu satırların yazarı 1970 li
yıllardan beridir YUNUS EMRE üzerinde çalışan, Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde
önce uzman sonra da şube müdürü olarak görev yaptığı senelerde yıllarını
Yunus Emre ile ilgili belgeler toplamakla geçirmiş, “Yunus
Emre’de aşk ve İnsanlık sevgisi “ adındaki ilk kitabını 1971 yılında
hazırlayıp yayınlayan, Yunus Emre ile ilgili arşiv belgelerinin orijinal nüshalarını
ilk defa Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinden çıkaran, sonradan
herkesin “ben buldum” diye üstüne atladığı vesikaları Karaman
kız meslek lisesinde yıllarca sergilenmesinde emeği geçen bir acizdir.
Karaman ‘da yayınlanan ve özel sayı olarak çıkartılan “ Türk Dili
Dergisi’nin 18.Sayısında yayınlanan “Yunus Emre ve
Sarıköy yalanı “ isimli makale , Yunus Emre ile uğraşan yerli ve
yabancı bütün bilim dünyasının , Edebiyat tarihçilerinin dikkatini çekmiş ve Karaman
tezi üzerinde ciddi çalışmalar yapmaya başlamışlardı.
1971 yılında Roma Üniversitesi Türkoloji ana bilim dalı
profesörlerinden Dr. ANNA MASALA, İstanbul’da bir toplantıda
karşılaşıp tanıştığımız zaman bu makaleyi İtalyancaya çevirip yayınlamak
istediğini belirtmiş ve doktoramı nerede yapmak istediğimi sormuştu. Oysa o
zamanlar ben Edebiyat fakültesinde 3. Sınıf öğrencisi idim.
Bunları kendime bir paye çıkartmak için yazmıyorum. Dünkü yazımızda da
belirttiğim gibi bu tür toplantılar ve organizasyonlar uzmanlık isteyen
konulardır. Kendi ofisindeki sekreterini bile idare edemeyen bir takım
ilimden kültürden edebiyattan, sanattan, tarihten arkeolojiden
habersiz, çapsız ama muhteris kişilerin şu veya bu şekilde işgal etmiş
oldukları makamlardan “ her şeyi ben bilirim, ben yaparım”
yapılıveren işler değildir.
Tekrar aynı soruya dönelim. Ne yapabiliriz ve nasıl yapabiliriz?
1- Karaman Türk dili ve Yunus Emre etkinliklerinin bu denli sönük, cılız
ve halktan kopuk olmasının temel nedeni , düzenleme komitelerinin iş
bilmezliğinden ziyade “ organizasyon “ denen son derece önemli bir bilim
dalının yanlış uygulanmasıdır. Her şeyden önce “ Türk Dil
Bayramı “ ve “ Yunus Emre anma törenleri” her birisi başlı
başına profesyonel çalışmalar gerektiren işlerdir. Uzun zamana ihtiyaç
vardır. Bilimsel ve kültürel çalışmaların çok önceden hazırlanması ,
organizasyon çalışmalarının en az bir yıl önceden başlatılması gerekmektedir.
Oysa biz bu kadar önemli iki büyük etkinliği iki aylık bir süreye sıkıştırmak
zorunda kalıyoruz bunca senedir.
2- Bu tür organizasyonlar dünyanın her tarafında uzman organizatörler
tarafından büyük bütçeler ayrılarak yapılır. Karaman için en önemli sorun
finans sorunu olduğu apaçık ortadadır. Oysa şehrimizde bu tür etkinliklerin
masrafları ya bir iki firmanın üzerine yıkılmakta, ya da belediyenin veya
valiliğin cılız katkıları ile yapılmaya çalışılmaktadır.
Sanatçısından bilim insanına ,konukların ağırlanmasından uçak
biletlerinin rezerve edilmesine kadar masrafları önceden
karşılayacak finansör şirketler, sponsorlar ,vakıflar, genel ve
yerel yönetimlerle anlaşmalar yapılıp teknik ve hukuki anlaşmalar
yapılması lazımdır. “ Allah ne verdiyse” diyerek esnaftan para toplamakla
yapılacak işler değildir bunlar.
3-Valiliğinden Belediyesine, oda ve borsalarından sivil toplum örgütlerine
kadar hepsinin el-ele ve birlikte hazırlayacakları uygulanabilir
projelere ve projeleri hayata geçirecek yetişmiş insan gücüne ihtiyaçları
olacaktır. Daha da önemlisi bu insan gücünü organize edecek ve devamlı
çalışacak sekretarya bürosuna ihtiyaç vardır. Görev- yetki ve sorumluluk alacak
kişilerin nerede ,ne zaman, nasıl ve ne şekilde istihdam
edileceğini, hangi tür etkinliklerin hangi kurum ve kuruluş tarafından
yapılacağı, dernekler, vakıflar ve STK ların nerelerde devreye girip ,
nerede köşesine çekilmesi gerektiğini denetleyecek olan bu
sekretarya bürosu olacaktır. Bütün bu işlemlerin tıkır tıkır işleyebilmesi için
aylar öncesinden çalışmalara başlanılması gerekmektedir. Ne yazık ki,
Karaman’da bugüne kadar bunların hiç birisi uygulanmamıştır. Valiliğin yapması
gereken işi belediye, belediyenin görev alanına giren işleri dernekler
üstlenmeye çalışılmıştır. Ortaya çıkan sonuç ise, görüldüğü gibi tam bir
kargaşa ve kaos olmuştur. Bu nedenle de ne Karaman kendisini pazarlayabilmiş,
ne YUNUS EMRE gerçek anlamıyla tanıtılabilmiş, ne de Türk Dil Bayramı istenilen
şekilde kutlanabilmiştir.
Konferans ve konuşmalar ise tam bir komedi haline gelmiştir. Bunu da gelecek
yazımızda anlatalım.
Yorumlar
Kalan Karakter: