İnsanoğlunun yaptığı teknik buluşlarından yapay zekâya kadar hepsi insanın ve tabiatın taklidiyle olmuştur.
Havada uçan kuşlar, insana uçma isteğini oluşturur.
Araştırmalar, istekle başlar.
Balıkların suda yüzmesi de insana yüzmeyi öğretmiştir.
Dağ yamacında kayadan kopan taşların köşeli olanlarının yuvarlanarak aşağıya inmesi, yuvarlak taşların tepeden dereye kadar yuvarlanması, tekerin yapılmasını sağlamıştır.
“Yapay Zekâ” nın aslını biz, hepimiz kendi üzerimizde taşıyoruz.
Hafızamızda/Belleğimizde bu güne kadar farkına vararak veya varmayarak gördüğümüz, duyduğumuz, tattığımız, tuttuğumuz, okuduğumuz, kokladığımız, hayal ettiğimiz, düşündüğümüz her şey kayıtlı.
Bilgisayarın belleğindekiler de bizim ve yapımcısının kaydettikleridir ama tamirci bilgisayarınızın içini açıverse ve her aletinin içini de gösterse, belleği de gösterse orada yazıları, sesleri ve resimleri göremezsiniz.
Doktorlarımız da beyin ameliyatında o hafızadakileri görmemektedir.
Siz, kendiniz, en mükemmel tabii zekâya sahipsiniz.
Şu anda en mükemmel “Yapay Zekâ” yı yapanlar, onu tabii zekâ ile yapmaktadırlar.
Dikkat ediniz, konuşacağınızda söyleyeceğinizi kararlaştırırken hafızadan alınanlar, beyin, kalp, boğaz, damak, dudak ve dil arasındaki hala anlaşılmaz bir şekilde sese dönüşüyor, kalemle yazıya dökülüyor.
Hafızamızın/Belleğimizin içinde ne kadar var.
Bilim adamları bilgisayarlara kaydedilenlerin sayısı için geliştirdikleri sayıları Bit ve Byte olarak ifade etmişler.
Bir harf bir Bit,
Sekiz Bit, bir Byte’mış
1024 Byte= bir Kilobyte
1024 Kilobyte= Bir Megabyte
1024 Megabyt = Bir Gigabyte
1024 Gigabyte = Bir Terabyte
1024 Terabyte = Bir Petabyte
1024 Petabyte = Bir Eksabyte imiş.
Yanlış bilgi varsa özür dilerim; ehli değilim.
Böylece uzunca devam ediyor ama beynimizin içindekileri, televizyon ekranından seyretme imkânımız olsaymış, tam 300 (Üç yüz) yıl, hiç ara vermeden 24 saat izlemekle ancak bitermiş.
Ve bu beyin de yeni geliştirilmiş değil.
İlk insan Hazreti Adem de de bu beyin vardı.
Yani bizim bilgilerimizin zamanla geliştiği gibi, beyin de gelişmiş değil.
Yaratan O güzel Rabbimiz, insanı en güzel şekilde yarattığı gibi bu güzelliğin bozulmasını, cehennem çöplüğüne atılmasını engellemek için, uyuşturuculardan, haram yiyecek ve içeceklerden, Yaratan Allah’ın kurallarını bırakıp kendisi gibi ölümlülerin kurallarıyla amel edip putperest olmaktan korunmamızı ve beş vakit namazda secdeye vararak hem Allah’a kulluğumuzu yapmamızı istemektedir.
Yapay Zekâ, insan zekâsının taklidiyle başlamıştır.
Taklit, aslının yerini hiçbir zaman tutamaz.
Aslında siz Yapay Zekâyı kullanıyorsunuz.
Navigasyonlar, sizi istediğiniz adrese götürüyor.
Cep telefonları, bilgisayarlar, insansız hava, kara, deniz araçları, WhatsApp, Facebook, Twtter, YouTube, Google, Gmail gibi iletişim araçlarıyla iletişim, bilgi alma, verme, sesli, görüntülü verileri dinleme ve görmeler bütün bunlar Yapay Zekâyla oluyor.
İnsan zekâsının araştırılması tamamlanmadığından, araştırma merkezleri bu yolda çalışmalara devam ettiğinden, yapay zekâ da insan zekâsının yapay taklidi olduğundan ve bu çalışmaları yapanın insan olduğundan, yapay zekâ hep insan zekâsının ardından gelecektir.
Çünkü onu yapan insandır ve bu insan, yapay zekâyla işini daha çabuk yapmayı, verilere daha çabuk ulaşmayı sağlamıştır.
Var olan her şey, iyiliğe de kötülüğe de kullanılabildiğinden yapay zekâ da sahibine göre iş yapacaktır.
Yapay Zekâ takılan robotlarla çarşılarda, işyerlerinde karşılaşmaya da hazır olalım.
Onları yapan, alan, satan, kullananların hepsi resmi kayıtlara geçecektir ve duruma göre yapanı, alanı, satanı, sahip olanı robotun iyiliklerden veya kötülüklerden karşılığını görecektir.
Sorumluluk sahibine aittir.
Kalbine saplana kurşun ve tabanca cezalandırılmaz, onu tutan bilek ve atma iradesini kullanan insan sorumlu olduğu gibi, yapay Zekâlı robotlar da sahiplerinin sorumluluğu altında olacaktır
Mankurt suç işlediğinde Mankurt değil, insanı mankurt yapan adam cezalandırılır.
İstanbul’da geçen haftalarda, Üsküdar-Samandra arasında, sürücüsüz, yapay zekâyla çalışan Metro, beş durakta durmadan geçti.
Bizim dalgın oluşumuz gibi, o da dalmıştır.
Kalemden bilgisayara geçtiğimiz gibi hemen bu türden işimizi kolaylaştıran yeniliklere geçip okumaya, yazmaya, Allah’ın emir ve yasaklarını uygulamaya zamanımız olsun.
Korona virüslü günlerde, okulların tatil olduğu zamanlarda ZOOM yoluyla dünyanın her köşesinden her ikliminden, her insanlara görüntülü olarak İslami Bilgileri sunma imkânı oluvermişti.
Yaratılan her şeyin zararlı ve faydalı tarafları vardır.
Arının balı ve iğnesi vardır.
Gülün çiçeği ve dikeni vardır.
Biz, faydalı tarafını kullanmaya çalışacağız vesselam.
Not: İnternet ve Yapay Zekâ konusunda fazla bilgim yok. Kendi ihtiyacımı karşılayacak kadar biliyorum.
Bilgisayarın Türkiye’de yaygınlaşmaya başladığı 1990’lı yıllarda açılan bir fuarı gezerken, sergi sahiplerinin çoğunluğunun İslami çizgide olduğunu, tanıdık çıkmalarından anlamış ve sevinmiştim.