Bugünden itibaren, okullarda ve Kur’an kurslarında Kur’ân-ı Kerim’den okuduğumuz ve ezberlediğimiz her ayetin hem manasını hem nasıl uygulandığını, Sevgili Peygamberimizi örnek alarak öğrenelim, öğretelim.
Kur’an’ı güzel okuma yarışmalarında, yüzde elli bir notu tecvid ve manaya verelim, geri kalan yüzde kırk dokuzu ses güzelliğine ve temsiline verelim.
Çünkü Kur’an, anlaşılmak ve yaşamak için gönderilmiştir.
Hani,
“Ey Rabbimiz! indirdiğine inandık, Rasül’e uyduk. Sen bizi şahitlerle yaz” diyoruz. (Al-i İmran süresi ayet 3/53)
Şahit demek, bir olayı gören, duyan ve yetkililer huzurunda ikrar eden kişi demektir. Allah’ın varlığını ve birliğini görür gibi inanan kişi de böyledir.
Meselâ, denize bakıyor, yıldıza bakıyor, hiçbirini hiçbir insan yapamıyor.
Kara topraktan çıkan gülün güzelliği ve güzel kokusuna bakıyor ve kokluyor benzeri yapılamıyor. Ve böylece Allah’ın varlığına ve birliğine şahit oluyoruz.
Ezan-ı Muhammedi ile beş vakit ezanla her gün insanlara şahitlik yapmaya ve hatırlatmaya devam ediyoruz.
Meselâ Allah (c.c.)’ın kitabına iman ettik diyoruz; nasıl oluyor bu iman etmek?
Kur’an’ın ayetlerini hayatında, ailevi hayatında, toplum hayatında tatbik etmemiş olsak, “İman ettik” demenin anlamı ne?
Bu şuna benzer; “Beğendiğim kızla nişanlandık, benim sevgilim dünyanın en güzelidir” diyorsunuz.
Peki öyleyse, dünyanın en güzeliyse sözle söylemek yetiyorsa, evlenmenize gerek yok.
O anasının evinde, sen de babanın evinde otur.
Elli sene böyle devam edin bakalım ne
olur mu?
Geriden geriye el sallıyorsunuz, “Benim sevgilim, dünyanın en güzelidir” diyorsunuz, hiç faydası olur mu? Tabii ki yok nişanlanmanın hedefi beraber olmaktır.
Beraber bir aile hayatını paylaşmaktır.
Öyleyse “İman ettim” demek “Kur’an rafta dursun, ben de burada durayım, eh arada bir de okuyayım” demek mi?
Allah’ın kitabına iman ettiğimizi söyleyeceğiz, ondan sonra Allah’ın yarattığı, bizim gibi ölümlü ama “İblisin talim ettiği kula” itaat edeceğiz öyle mi?
Kur’an böyle yapmak için inmemiştir ki.
Alacaksın fiilen hayatına tatbik edeceksin, aile hayatına tatbik edeceksin, toplum hayatına tatbik edeceksin.
Yani sevginin delili dışta görünmelidir.
“Anneni seviyor musun?” diye sorulduğunda “Ooo; sevmez olur muyum? Biricik annem benim!” diyorsunuz. Ama annenizin dediği hiçbir şeyi yerine getirmiyorsunuz, bilakis kızıyorsunuz, onun gönlünü kırıyorsunuz, bir hediye almıyorsunuz, verilen emri yerine getirmiyorsunuz, sonra da diyorsunuz ki: “Annemi severim.”
Maddi durumunuz yerinde, kardeşinizin de durumu iyi değil, “Ben kardeşlerimi çok severim” diyorsunuz. Kardeşiniz dilencilik yapıyor, siz paranızdan alıp veremiyorsanız, “Seviyorum” demenin ne anlamı var?
Hani “Kur’an’a iman ettim” deyip de Kur’an’ı tatbik etmeyen insanın hali de biraz buna benzer.
Onun için “Rabbimi seviyorum” diyen, Rabbinin dediğini yerine getirir.
Elimizde Rabbimizin gönderdiği bir hediye olarak Kur’an var.
Hani askerde bazı evli arkadaşlarımız vardı, hanımından mektubu gelir; o tenha yerlerde okur ağlar veya güler ve tekrar tekrar, okur, okur.
Mektubu yırtmaz, onu üst üste katlar, iki katlar, beş katlar ve en mukaddes yeri olan kalbinin üzerindeki cebe koyar.
Eğitimden sonra on dakika istirahat verildiğinde şöyle kenara çekilir bir daha okur, düdük çaldığı zaman onu yırtmaz, ikinci bir mektup gelinceye kadar onunla teselli bulur.
Hâlbuki mantıken ikinci bir defa okumaya gerek yoktur değil mi?
Mektup bu nihayetinde. Bir defa okudun mu anlarsın. Hem de Türkçe de biliyorsun, anlıyorsun ama böyle değil işte.
O mektubun her satırında, her sayfasında hanımınızın size olan sevgisi vardır.
O sevgi, ayrıca çizgilerde bellidir.
İlk bakışta onu da anlıyorsunuz.
İşte siz, bu anlayış içerisinde hareket ediyorsunuz.
Onun için Allah kelamı, hanımınızı yaratan Allah (c.c.), babanızı yaratan Allah, tüm sevgileri ve sevgilileri yaratan Allah (c.c.) olduğundan Kur’an’ı çokça tekrar tekrar okumalı ve hayatımıza tatbik etmeliyiz.
“Manayı bilmiyorsan okuma” demeyelim.
Manasını bilerek okumayı teşvik edelim.
(Devamı yarın)
Yorumlar
Kalan Karakter: