Guantanamo hapishanesinde bütün dünya işkencecilerinin ürettiği metotların tamamını uygulayan hapishane zebanileri mi daha rahat, yoksa teni hapiste gönlü cennet hayatı yaşayan mahpuslar mı daha rahat?
Herkes kendine göre cevap verir.
Ancak mahpuslardan hiçbiri CIA zebanilerinin dinine geçmemiştir.
Ama CIA zebanilerinden mahpusların dini olan İslam’a geçenler olmuştur.
İsterseniz bu konuda Google amcaya “Terry Holdbrooks” yazın ve sorun.
O size Guantanamo’da Müslümanlara işkence ederken nasıl Müslüman olduğunun haberini verecektir.
Sömürenine, katiline, işkencecisine âşık olanın bu aşkında fiziki, maddi, dünyevi birçok fayda, çıkar vardır ve bu aşkın sahte olması ihtimali çok büyüktür.
Ancak vahşiyi medeni hale getireceğim diyerek zulmettiği, işkenceden geçirdiği, sömürdüğü, öldürdüğü, ülkesini talan ettiği insanın dinine geçmek, dünyada birçok mahrumiyeti beraberinde getireceğinden riya, gösteriş, aldatma, kandırma yoktur.
Doğu’nun kâfirleri ile Batı’nın kâfirleri arasındaki fark işte bu.
Batılıların aklı başında olanları öldürdüğünün dinine âşık.
Doğuluların aydın geçinenleri kendisini sömüren ve öldürene âşık.
Moğolların taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmadığı bir dönemde değerli bir ilim adamına hâkim, ceza olarak tek kişilik hücrede hapis cezası verince ilim adamı sevinmiş.
Hâkim:
– Hayrola niye seviniyorsun, diye sormuş.
İlim adamı:
– Bugüne kadar ilim okumaktan ve okutmaktan nafile ibadetlere zaman ayıramamıştım. Şimdi hücrede bu ibadetleri yaparım.
Hâkim, hayır sana sürgün cezası veriyorum, demiş.
İlim adamı, bu şehirden başka şehir görmemiştim, iyi olur. Başka şehirler de görürüm.
Hâkim, idamına karar verince adam daha çok sevinmiş ve, “Mü'minin arzusu şehit olmaktır” deyince hâkim “serbest bırakın” demiş. İlim adamı:
– Benim hapsim halvet, sürgünüm seyahat, katlim şehadet. Ben cennetimi göğsümde taşırım. Ben nereye gidersem cennetimle giderim” demiş. (İbn-i Kayyim, el-vabil’üs-sayyib 60)
Rabbimiz, hiçbir zaman kâfirler, Müslüman’a zarar veremezler buyurmuş.
Buyurun okuyun ayet-i kerimeyi:
“Size bir iyilik dokunsa onları tasalandırır. Size bir kötülük dokunsa onunla neşelenirler. Eğer sabreder ve sakınırsanız onların hilesi hiçbir şeyle size zarar veremez. Şüphesiz Allah, yaptıklarını kuşatmıştır.” (Al-i İmran süresi ayet 3/120)
Zarar verememesi için iki şey gerekiyor; sabır ve takva/sakınma.
Sabır, büyük bir iştir. Veya işlerin en önemlisidir.
“Kim sabreder ve afvederse işte bu yapılması gereken işlerdendir.” (Şura süresi ayet 42/43)
And olsun ki, mallarınız ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kitap verilenlerle Allah'a ortak koşanlardan birçok üzücü şeyler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız şüphesiz bu işlere karşı bir azim (karar ve sebat alameti)dir.” (Al-i İmran süresi ayet 3/186
“Sabırla koruk helva olur.”
“Sabreyle işine, hayır gelsin başına.”
“Sabreden derviş, muradına ermiş.”
“Sabırla koruk helva olurken, dut yaprağı da sabırla ipek olur.”
“Sabrın sonu selamettir” demişler atalarımız.
Emredilenleri yerine getirmede sabır, yasaklananlara uymada sabır.
Sabır, azim sahibi peygamberlerin işidir:
“Peygamberlerden azim sahipleri (Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammet) gibi sabret…” (Ahkaf süresi ayet 46/35
1402 yılında Ankara'da Yıldırım Beyazid'i döven Timur'a "Başarının sırrı nedir" demişler.
Timur, soruyu soranın ağzına kendi parmağını vermiş, onun parmağını da Timur kendi ağzına almış, karşılıklı ısırmaya başlamışlar.
Karşılıklı ısırırlarken adam aaaaaaaa diye ağzını açarak bağırmış.
Timur kendi parmağını çekmiş ama adamın parmağını ısırmaya devam etmiş. Sonra bırakmış ve, "Bak, harpler de böyledir. Sen aaaaaaa diye ağzını açarak bağırınca benim işime yaradı, parmağımı kurtardım ama bu bağırma senin parmağına fayda vermedi.
“Gülünü seven dikenine katlanır” derler.
Biz, gülün de dikenin de sahibinden gelenlere,
“Hoştur bana senden gelen, ya gonca gül yahut diken” der ve Rabbimden gelen her yükü oflamadan, puflamadan taşırız, çekeriz.