Bizde “Kira Sözleşmesi” denildiğinde genellikle ev veya işyeri kiralamak akla gelir.
“Kira” diye terceme edilen “İcare” kelimesi “Ücret” kelimesinden türemiştir.
İşçinin, memurun, amirin, Cumhurbaşkanının ücret karşılığı iş yapması nedeniyle onun bilgisi, becerisi, tecrübesi ücret karşılığında kiralanmış demektir.
Evin veya işyerinin, tarlanın, fabrikanın kiralanması da onun menfaatinin satışı demektir.
Bütün bu emek-ücret dengesini sağlayan kurallar, alınacak kararlar, çıkacak kanun ve genelgelerin hiç birinde hiç bir insana, hayvana ve diğer eşyaya zarar verilmemelidir.
Sevgili peygamberimizin:
“Zarar vermekte yoktur, zarar görmekte yoktur”.(Hadis için bak, İbni Mace 2/784,hadis no: 2340,2341,Ahmet, Müsned,1/313) hadisi, İslam Fıkhının genel kuralı olmuştur.
Toplumun hayatını kolaylaştıran, meşru çıkarlarını sağlayan kanunlar, hiç bir zaman zenginin veya fakirin zararına olmamalıdır.
Kapitalistin heva ve hevesini tatmin edecek, fakirin boynunu bükecek kanunlara geçit olmadığı gibi, fakirin komünistçe hırslarını tatmin için ekmek ağacını kesmek de yok.
Sevgili peygamberimiz,
“Kimin elinin altında çalışan bir kardeşi varsa onu yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onun yapamayacağı bir işi ona teklif etmesin. Eğer teklif ederse ona yardım etsin.” Buyurmuş.
(Buhari, Sahih, K. Itk, Bab 15)
İşçisini, kardeşi gibi bilecek.
Ona yediğinden yiyebileceği, giydiğinden giyebileceği bir ücret verecek ve gücünün yetmediği işi teklif etmeyecek.
İşçinin ücretinin alnının teri kurumadan verilmesini ister sevgili peygamberimiz.
Geçmiş ümmetlerden bize örnek olacak bir olayı hatırlatır peygamberimiz:
Ücretini almadan giden bir işçi, yıllar sonra ücretini almaya geldiğinde işveren ona bir vadiyi göstererek işte şu gördüklerin senin” der.
İşçi, benimle dalga mı geçiyorsun? Dediğinde “hayır, senin o almadan gittiğin ücreti çalıştırdım ve bu kadar çoğaldı” der ve teslim eder.
(Buhari, Sahih, K. Edeb, babü icabetü düai men berre valideyhi)
Sevgili peygamberimiz:
“İşçinin ücretini, alnının teri kurumadan veriniz” hadisinin hemen ardından “Çalıştırdığı işçinin ücretini vermeyenin kıyamet gününde hasmı benim” buyurmuş.
(İbni Mace, Sünen, Kitab’ül Ahkam, babü ecril ücera hadis no 2434)
Bazı mazeretler nedeniyle ücreti zamanında teslim edilemeyen işçinin, kiraya verenin hakkı korunmalıdır.
Mesela, mal sahibi bir gitmiş bir daha gelmemiş. Kiracı, kirayı ödeyecek mal sahibini bulamıyor.
“Gelince veririm” demiş ama yirmi yıl sonra çıkıp gelmiş.
Kiracı, yirmi yıl önceki kiradan parayı ödemeye kalkıyor.
Bu doğru değil.
Hâlbuki kiracı her ay onun parasına altın alıp öyle korusaydı mal sahibi de, kiracı da zarar görmeyecekti
Kira akdinin geçerli olması için menfaat, ücret ve müddet belli olması gerekir.
Menfaat teslim edildiği anda ücret de verilmesi gerekir.
Mesela, kişi kiraladığı evi teslim aldığı günün akşamında bir günlük ücreti istendiği takdirde vermesi gerekir ama sözleşmede ücreti teslim tarihleri belirtilmişse o sözleşmeye uyulur.
Kira akdi mirasa girmez.
Kiralayan veya kiraya verenden biri ölürse akit sona ermiş olur, varisler arasında yeniden akit yapılması gerekir.
Kiraya veren veya tutanın varisi sözleşmeye razı olmazsa akit sona erdiği için kiracı oradan çıkar.
Tamir, mal sahibine aittir ama mecbur değildir.
Kiracı bundan dolayı akdi feshedebilir.
Kiracı kendisi tamir ederse parasını isteme hakkı yoktur.
Mal sahibinin izniyle tamir yaptırmışsa kiradan kesebilir.
Maide süresinin birinci ayetinde “Akitlerinizi yerine getirin” emrine uyulur ve sözleşmedeki ücret ve zamana da dikkat edilerek iki taraf da zarar görmemelidir.