Hümanizm palavrası, bizim iliklerimize kadar işlemiş.
Kelimenin aslı Fransızca olsa da dünyaya bu kelimeyi yutturan İngiliz kraliyeti olmuştur.
İliklerimize kadar işlediğini nereden bilirsin derseniz, TV ekranına konuşmacı olarak çıkan her hocamız, mutlaka İslam’a Göre İnsan Sevgisi üzerine bir bölüm ayırır ve Sevgili Peygamberimizden güzel yaşanmış örnekler verir.
Ama doğuştan tertemiz İslam fıtratı üzerine doğan insanı, rejimin verdiği eğitim yoluyla cehennemde yakmak için kâfir yapan, ateist, deist yapan, hırsız yapan, hortumcu, köşe dönücü, tacizci, tecavüzcü, gaspçı, kapkaççı, tanımadığı insanları bıçaklamaktan zevk alan serseri, kendini sermaye olarak kullandıran erkekler, sarhoş, berduş yapan sistemin bu değerli insanı, bu hale getiren batı kriterlerinin eseri olduğundan bahsetmezler.
Birleşmiş Milletler Evrensel Beyannamesi’nin birinci ve ikinci maddesinde özetle, bütün insanların ırkına, dinine, bölgesine, cinsiyetine, diline bakılmadan hür, eşittirler” der ama
Gazze’de elli bine yakın Müslüman’ı, bunların on milyona yakını da çocuğu şehit eden, milyonlarca Müslümanı sürgün eden zalimlere başkaldıran bir Yemenli Müslüman kardeşimin attığı bir füze, işgalci İsrail’de bir kişinin ölmesine sebep olur.
Bütün batı devletleri, Netanyahu’ya baş sağlığı dilerler.
Gazze’de on bine yakın çocuk olmak üzere elli bine yakın Müslüman ölür kimsenin kılı kıpırdamadığı gibi, ABD, Avrupa Birliği ülkeleri savaş gemileriyle, savaş uçaklarıyla, silahlarıyla, işgalci teröristlere bir zarar gelmesin diye nöbetçilik yapıyorlar.
2009 yılında TRT’de canlı yayında, programı sunan hanımefendi soruyor, “Hocam, bize Mevlana’nın insan sevgisini anlatır mısınız?”
Ben anlatıyorum, Celaleddin Rumi’nin Mesnevi’sini baştan sona okudum. İçinde geçen ayetlerden bir kısmını tefsir ederek yayınladım.
Mesnevi’de bin beş yüz ayet olduğunu, 950 hadis veya kibar-ı kelam/büyüklerin değerli sözleri olduğunu söyledim ve kaynağın yanında testisinden su içilmez kuralına göre ben size Kur’an-ı Kerim’deki insan sevgisinden bahsedeyim” diyerek başladım.
İnsanın bu dünyada geçici olduğunu Müslüman-kâfir herkes zorunlu olarak kabul ediyor.
Müslümanlar ise bu dünyanın bir de sonundaki ahiret hayatı var.
Bu dünyada insan hayatının uzaması için çalışma yapan bilimsel araştırma merkezlerinde çalışan ilim adamlarının yaş ortalaması da bizden farksız ama Güney Afrika’da 1894 doğumlu Johanna Mazibuko çiftliklerde çalışarak hayatını kazandığı halde 129 yaşında hala yaşamaya devam ediyor ama o da ölümü tadacak.
Müslüman, hem bu dünyasının güzel olmasını, beş vakit namazının son oturuşlarında Rabbena atina fiddünya haseneten. Rabbimiz, bize bu dünyada da ahirette de güzellikler ve iyilikler ver ve bizi ateşin azabından koru” diye dua ederken bunun gerçekleşmesi için ameli salihini/eylemini de yapar.
Bu dünyanın düzenini bozmaya çalışan şimdiki Biden, Netanyahu, Putin, Şi gibilerin heveslerine uygun koydukları kanunlara insanlığı kurban etmemek için, bu kanunların zehriyle vahşileşen, insana ve insanlığa saldıran insanların saldıranların, insanlıklarını yitirdiklerinden öldürülmesini de emreder Rabbimiz.
İnsan sevgisiyle dopdolu Mesnevi’den:
3311-“Allah ve peygamber sözüne karşı vahşîleşen, onu dinlemez ve dinletmez hâle gelen bir insan, ey yüce dost; nasıl ma’zûr görülür?”
3312-“Şüphesiz vahşileşmiş düşman kâfirlerin kanı da, ok atanlara ve mızraklara karşı mubah olmuştur” der. (Mesnevi, Tahirü’l-Mevlevi tercemesi beyit no 3311-3312)
Eski putperest bazı toplumlarda her yıl yapılan tapınma merasiminde, bir kız çocuğu tapınakta yakılarak tanrılarına kurban ederlermiş.
Eee bu gün ne yapılıyor?
Ben, bu gün Gazze’de şehit edilen o çocuklara içim acırken, Netanyahu, Biden, Putin, Üçüncü Charles ve bütün demokrat kralların da hem kendilerine hem çocuklarına acırım.
Eeee dünyanın en değerli gıdalarıyla cennet kokulu çocuklarını besleyerek, şatafatlı okullarda okutarak, en kaliteli kumaşlarla dikilen elbiselerle süsleyerek, cehenneme gönderme işini yaparken zevk de alıyorlar ve bizlere de hava atarken havan topu da atıyorlar.
Kendimize acıyalım, gereğini yapalım ama bunlara daha fazla acıyalım.
İnsanımızın bazısı cehennemi öne çıkarırken, bir kısmı da cenneti öne çıkarır.
Bu konuda ölçümüz Kur’an’dır.
Cennet-cehennem, iyilik-kötülük, hayır-şer, mümin-kâfir, zalim-mazlum, zengin-fakir, hak-batıl…
Bütün bunları Kur’an-ı Kerim’i, baştan sona kadar, başta Sevgili Peygamberimizin anladığı ve uyguladığı şekilde anlatmaya çalışırsak ölçüyü kaçırmamış oluruz.