Yazılarımız da çizgiden ibarettir. Arap Elif-Ba’sı, çivi yazısı, Grek alfabesi ve diğer yazıların şekilleri birbirine benzemese de hepsi çizgiden ibarettir.
Dağlar, denizler, yıldızlar, çiçekler, böcekler, taşlar, kuşlar, kalemler, kılıçlar ve tüm yaratıklar, çizgilerdir.
Her birinin dili vardır.
Yunus Emre merhumun “Sordum sarı çiçeğe” şiirinde olduğu gibi.
Buhari’nin rivayetine göre Abdullah bin Mesud, Sevgili Peygamberimiz’in (kum üzerine) bir kare çizdiğini, karenin ortasından dışına doğru bir çizgi çektiğini, o ortadan çektiği çizginin üzerine yanlardan çizgi çizdiğini, sonra karenin içinde kalan çizgi için, “İşte bu insandır, şu onu çevreleyen çizgiler onun ecelidir, karenin dışındaki çizgi onun emeli/arzusudur, şu yandan gelen çizgiler de ona başına olan belalar, musibetler, hastalıklardır. Biri isabet etmezse öbürü isabet eder, okun biri hata ederse öbürü onu yutar” buyurmuş. (Buhari, Sahih, K. Rikak, Hadis no 6417)
Müfessir Hamdi Yazır Efendi’nin kardeşi Hattat Mahmut Bedreddin Yazır (1895-1952) anlatıyor:
“Birinci Cihan Harbi’nde askerlik münasebetiyle tanıştığım Macaristanlı ressam ve subay bir arkadaşım vardı, ara sıra İstanbul camilerini, müze ve kütüphanelerini birlikte gezer, her çeşit sanat eserlerini ziyaret ve tetkik ederdik.
Bir gün Sultanahmet Camii’ndeki Melek Paşazade Ali Haydar Bey merhumun ta’lik celisi “el-Kâsibü Habibullah” levhası önünde bulunuyorduk. Arkadaşım ona baktı da sonra bana dönerek:
“Dostum! Bu sizin yazılarda bir hâl var. Çok dikkat ediyorum, ilk bakışta sade bir renk, geometrik bir sessizlik, baktıkça harekete geliyor, canlanıyor, cilveleniyor.
Önce bir tatlı bakış, arkasından yavaş yavaş içe süzülen canlı bir akış, sessiz bir armoni içinde ruhu oynatan metafizik bir musiki var.
Lakin ondaki ahengi kulaklar duymuyor, içler dinliyor, dinledikçe bir başka âleme yükseliyor. Bakarken ne oluyor anlamıyorum, içimi içine çeken büyüleyici bir çehre, bir güzellik denizi, sevimli titreşimlerle gönlümü ferahlatan bir hava, derken bir melek sesi ve nefesi kadar gizli ve ılık bir okşayış ve sarılış içinde kalıyorum; o, ben; ben o oluyoruz gibi bir şey oluyor, sizde de böyle şeyler olur mu?” demişti. (Devlet-i Aliyye’den Günümüze Hat Sanatı, Prof. Dr. Süleyman Berk, Sayfa 4, İnkılâb Yayınevi, 2013, İstanbul)
Macar ressam ve subay olan bu zat, sözün manasına değil, çizgilerin akışına, içine bakışına hayran.
Olsun, “çeşmede kurnaya, düğünde zurnaya” âşık olanlar da bir gün akan su ile bakan ve yürekler yakana da âşık olabilirler ama bu, dolambaçlı yol.
Merhum mimar ve gönül adamı Ömer Kirazoğlu (1916-1989) ile beş gün ve gece Mina ve Arafat’ta birkaç arkadaşla beraber kaldık.
Mina’daki bir sohbette anlatmıştı, “12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye’ye gelen NATO Genel Sekreteri, İstanbul’un tarihi yerlerini gezmek istemiş.
Birinci Ordu Komutanı beni aradı ve tarihi eserler hakkında ve hat eserlerini okumada bize yardımcı olur musunuz diye beni evimden aldı ve birlikte gezdik.
Camilerden birinde celi sülüsle yazılmış bir hadisin “Kendisi için severek istediğini kardeşi için de istemedikçe sizden hiçbiriniz gerçek mümin olamaz” yazdığını söyledim. Manayı tekrarlamamı istedi, yeniden manayı tekrarladım.
Bunun üzeri NATO Genel Sekreteri, “Eğer bu söz Batı’dan birine ait olsaydı bütün dünyaya duyurulmuş olurdu” dedi.
Kulak, göz, söz ve en önemlisi öz, yani mana.
Kur’an ve hadislerde söz, insana neyi nasıl ve niçin yapılacağını öğreten mana, insanlara ya gözden harf/çizgilerle ulaşacak ve kulaktan sözlerle ulaşacak.
Çizgi sanatı, o manayı ulaştırırken çizgilerin de çekiciliğine dikkat edilir.
Sözlerin, kişilere ulaşmasını, mananın anlaşılmasını kolaylaştırmak Kur’an’daki ilahi lafızların okunuşu, tecvidin idğam, ihfa, izhar, medler, kalkale, ğunneler... gibi kurallara göre okunur.
Teşbihte hata olmasın, şiirlerin makamlara göre okunması gibi ki, tecvidle Kur’an-i Kerim okuma ibadeti 1415 yıl önce başlamıştır.
Tecvid, manayı da ifade eder.
Mesela, Kafirun süresini okurken ya harfini dört elif miktarı çekeceksiniz. “Kafirun” diye dururken de dört elif miktarı çekeceksiniz.
Türkçesini okurken de “Eeeey kafirleeeer” diye okusanız, dinleyenlere daha etkili olur.
Politikacıların daha etkili olması için kalabalıklara yaptıkları konuşmalarına dikkat ediniz.
Başta veya sondaki kelimelerini uzatarak konuşurlar.
Kur’an-i Kerim'i güzel okumaya çalışanlar, siz de İslam’ın siyasetçilerisiniz.
Çokça okuduğunuz:
Ey Rabbimiz, gerçekten biz, "Rabbinize iman edin" diye imana çağıran çağırıcıyı işittik ve iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi iyilerle beraber öldür” (Al-i Imran süresi ayet 3/193)
Ayetinde insanların putları bırakıp Allah’a imana davet edenlersiniz.
Tecvide dikkat ederken lafızların içindeki manayı da sesinize yükleyerek yürekten okuyunuz.