“Futbol Federasyonu, Güreş Federasyonu, Tenis Federasyonu, Satranç Federasyonu...” gibi federasyonları duyduğumuzda bize bir şeyler çağrıştırır.
Büyük şehirlerden birinde zengin ve Demokrat Parti’nin ünlü siyasilerinden birinin oğlunun, işyerinde, “Türkiye Atıcılık ve Avcılık Federasyonu”nun kendisine verdiği plaketlerini gördüğümde ilk defa böyle bir yarışmanın olduğunu öğrenmiştim.
Kimler bu sporu yapar, kimler spor salonunun yerini bilir ve böyle bir yarışmadan bir kaç ilgili kişi dışında kimin haberi olur?
Ödülleri olan o delikanlı, şimdilerde ihtiyarlar arasına katıldı.
O zaman demişti: “Benim katıldığım yarışmalarda gördüğüm, bu sporun biraz da zengin aile çocuklarına ait olduğudur.”
Benim, Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan isteğim, bu sporun bütün halka sevdirilmesi ve zengin-fakir herkese ulaşmanın kolaylaştırılmasıdır.
Bakanlık desteği ile her şehre değil, her mahalleye poligon açılmalı.
Silahların ve atılacak mermilerin parasız veya en ucuza verilmesi sağlanmalı.
Silahlar, poligondan dışarı çıkarılmasına izin verilmemeli.
Kayıt olmak için masraf istenmemeli.
Mahalle birincileri seçilmeli.
Mahalle birincilerine asgari ücretten on iki maaş hediye edilmeli.
Şehir birincileri seçilmeli ve ödül olarak asgari ücretten on yılda alacağı para verilmeli.
Bölge birincileri de seçilince ona göre bir ödül verilmeli.
Türkiye birincisine de, Futbolda en fazla transfer ücreti alan sporcunun aldığı paranın birinciye ödül olarak verilmeli.
Bir memur veya işçi arkadaşım verilecek ödüllerin para olarak karşılığını nereden bulacaksın? Diyebilir.
Yetkililer onun karşılığının nasıl bulunacağını bilirler. Bu rakamlar, bize fazla gelir ama ilgilisi için hiç bir şey değildir.
Ateşli hafif silahların her çeşidi ile yarışlar düzenlenmeli.
Uluslararası yarışlarda dereceye girenlere, derecelerine göre ve Türkiye’de verilen ödüllere kıyasla yüklü bir ödül verilmeli.
Bunlar, iş bilmez biri olarak benim isteklerimdir.
Bakanlık ele alırsa, ergenlik çağına gelmiş herkesi, atış sporuna nasıl çekeceğini bilir.
Her ilimizde “Atışalanı” “Talimhane” “Silahtar” gibi semt isimleri vardır.
Atalarımız medresede verdikleri eğitimle beraber binicilik, atıcılık, yüzme, güreş gibi eğitimleri de vermişler öğrencilerine.
Hocalar, Prof’lar “İlmin kapısı” olan Hazreti Ali (Allah ondan razı olsun) “Allah’ın aslanı” unvanını almıştı ve kılıcı en iyi kullanandı.
Nizamiye Medreselerini kuran ve Rektörlüğünü yapan Nizamül’mülk, kılıç kullanmada, Alpaslan’dan geri kalmazdı.
Rabbimiz buyurur:
“Onlara gücünüz yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın ki, onunla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı, Allah'ın bildiği, sizin bilmediğiniz (düşmanları) ve onlardan başkalarını korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız size tam olarak verilir. Ve siz haksızlığa uğratılmazsınız.
“Eğer barışa meylederlerse sen de meylet ve Allah'a güven. Şüphesiz Allah işitendir bilendir.” (Enfal süresi ayet 60-61)
Ukbe bin Amir (Allah ondan razı olsun) in anlattığına göre sevgili peygamberimiz bu ayeti okuduktan sonra ayette geçen “Kuvvet” kelimesini:
Dikkat ediniz, “Kuvvet” atmaktır,
Dikkat ediniz, “Kuvvet” atmaktır,
Dikkat ediniz “Kuvvet” atmaktır” diye açıkladı” (Müslim, Sahih, K.İmare, Babu fazlirremy, Ebu Davud Cihad Bab Remy)
O günün atıcılık silahı, oktu.
Sevgili Peygamberimiz, okçuluk sporunu teşvik ettiği gibi yarışmalarda bulunur ve onları coşturucu sözler söylerdi.
Bir gün ok atıcılarının yanına vararak:
“Atınız ey İsmail’in (aleyhisselam) oğulları, sizin babanız İsmail aleyhissselam da atıcı idi” dedikten sonra, “Ben de filan takımın yanındayım” deyince diğer takım, atışı durdurdu.
“Ne oluyor, neden atmıyorsunuz?” diye sorunca (diğer takım edebinden) “Senin tuttuğun takıma karşı biz, nasıl atarız? Dediler.
Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz: “Atınız, ben hepinizle beraberim” buyurdu.
(Buhari, Sahih, K. Cihad Babüttahrizı alerremy)
Hazreti Ali (Allah ondan razı olsun) der ki:
“Ben peygamber aleyhisselamın, “Babam ve anam sana feda olsun” diye ikisini bir arada söylediğini hiç duymadım. Ancak Sa’d bin Ebi Vakkas’a “At, ya ‘Sa’d, babam ve anam sana feda olsun” dediğini işittim” diyor. (Ahmet, Müsned, Ali maddesi) Hatta atıcılığı öğrendikten sonra atıcılığı bırakanlar hakkında bir hadisinde, “O, sünneti terk etmiştir” buyurmuş, bir hadisinde ise:
“Atıcılığı öğrendikten sonra onu bırakan bizden değildir veya o, isyan etmiştir” buyurmuş. (Müslim, Sahih, K. İmare, Babu fazlirremy)
Emekli askerler ve polisler, bu hadis de sizedir.
Her yaştan milyonlarca insanımızın bu sporu yaptığını bir hayal ediverin.
Dünyayı cehenneme çeviren güçler, üsleriyle, tasmalı zağarlarıyla, Türkiye üzerine çorap örerlerken, bir değil bin defa düşüneceklerdir
Yorumlar
Kalan Karakter: