Yerel seçimlerin yapılmasına az bir zaman kaldı. Beldesinden köyüne, ilçesinden iline kadar Türkiye’nin hemen her yerinde insanlarımız 31 Mart’ın bir an önce gelmesini bekliyorlar.Aslında her sene gelen 31 Mart günlerinden bir tanesinin daha gelip geçeceğini bildiğimiz halde yine de merakla, heyecanla ve özlemle beklenen bu habercinin bir an önce gelmesi için harıl harıl hazırlıklar yapılıyor şimdilerde.
Yerel seçimleri , genel seçimlerden ayıran çok önemli bir ayraç vardır:
Bilindiği üzere genel seçimlerde partilerin tespit etmiş olduğu yüzlerce, milletvekili adayları kitleler için “meçhul” kişilerdir. Kendi ilinden, kendi ilçesinden olsabile, halk seçeceği milletvekiliyle çoğu zaman yüz yüze gelmemiştir. Onunla bire bir konuşmamıştır.Ne yapar? Nasıl biridir? Kimdir? Necidir? Halk bilmez bunları. Partileri önüne bir yığın isim sıralamıştır ve bunlara oy vereceksiniz demiştir.Seçmen de partisinin hatırına gider hiç tanımadığı bir adaya oyunu verir.Aslında verilen oylar adaylara değil, mensubu bulunduğu partisinedir.
Oysa yerel seçimlerde bu oluşum tamamen farklıdır. Köylü seçeceği muhtarı bilir. Belde, ilçe ve vilayetlerde oturan seçmen, seçecek olduğu Belediye Başkanını tanır. Onunla iç içedir.Belki mahalle komşusudur. Belki bitişiğindeki evde oturmaktadır. Akşam yemekte beraber olmuştur. Belki de tamamen tersi Cuma namazında aynı safta birlikte namaz kılmışlardır. Çok samimi arkadaştırlar…Ya da bir arazi anlaşmazlığı yüzünden kanlı kinli düşmandırlar…Halk seçeceği muhtar veya başkan adayının yedi ceddini bilir.
Bu yüzden genel seçimlere oranla çok daha önemlidir yerel seçimler. Hayatında bir tek gün bir milletvekilinin yüzünü dahi göremeyen belde halkı, her gün ,her saat belediye başkanı ile beraber yaşar. Sakarlığı yüzünden ayağını taşa çarpınca, ilk gideceği yer başkanın odasıdır. Bu yollar neye bozuk? diye ekşir. Akmayan suların, toplanmayan çöplerin hesabını başkana sorar. Bağırır, çağırır, küfreder, asar, keser.. Çünkü Başkanını kendisi seçmiştir.
Yerel seçimler; Seçmen için ne kadar önemli ise, seçilecek olan başkan adayları için de o kadar önemlidir. Bu yüzdendir ki , siyasal yelpazenin hangi kanadında olursa olsun, siyaset arenasında boy göstermek isteyen kişilerin siyasi kültür ya da siyasal etik açısından kendi kendilerini çok iyi tartmaları gerekmektedir. Siyaset bilimi ve genel kültür açısından kendisini geliştirememiş , yöneticilik vasfı olmayan, inisiyatif sahibi olamayan başkan adaylarının gelişen toplum düzeni içinde barınmaları ve başarı kazanmaları hayli zor görünmektedir.
Özellikle “küreselleşme” ve “ globalleşmenin getirmiş olduğu yeni düşünce hareketlerinden haberi olmayan, yeni siyasal sistemleri kavrayamayan, çağın getirmiş olduğu modern veya post modern sistemlere entegre olamayan kişi, kurum , parti ya da siyasal oluşumların halkın arayışlarına cevap verebilecek çok yönlü ve tutarlı, kabul edilebilir projeleri bulunmadığı müddetçe, bu siyaset arenasından çıkmalarının asla mümkün olamayacağını bilmeleri gerekmektedir.
Günümüz Türkiye’sinin siyasal haritası o kadar karmaşık bir şekilde çizilmiştir ki; “Sol” ya da “Sağ “ terimleri yerini bambaşka tariflere bırakmış, hatta anlamlarını yitirerek aşınmış birer metefor haline gelmişlerdir.
HEİDEGGER’İN “Fenomenoloji ve Teoloji” makalesinde açıkladığı gibi artık ideolojilerin sosyal,dinsel ekonomik ve teolojik bir felsefi sistem olarak anılmaya başlamış olduğu günümüz dünyasında hala sağ ya da sol kavramlarla yola çıkıp ,siyasi rakibine çamur atmak için bu tür söylemleri yerel seçimlerde kullanmaya kalkan bir başkan adayının bu siyaset arenasından yara almadan çıkabilmesi mümkün değildir.
Modern ve post-modern düşünce sistemlerinin, küreselleşmenin getirdiği yenilikler ve teknolojik iletişim olanakları sayesinde Türk toplumunun en küçük birimlerine kadar en kısa sürede ulaştığı, bilgisayar ve Internet erişim sistemlerinin hemen her evde demirbaş eşya haline geldiği bir toplumda hala kendi iç çatışmalarını bir senteze oturtamayan kişi ve partilerin aslanlara yem olmadan bu arenadan çıkabileceklerine gerçekten inanabiliyor musunuz?
Yorumlar
Kalan Karakter: