Evinde veya yakınında anne ve babası olanlara ne mutlu.
Şartlar nedeniyle uzakta olduğu halde telefonda selamla, ihtiyaçlarını karşılayarak gönlünü alanlara ne mutlu.
Rızasını aldığımız, gönlünü hoş ettiğimiz anne ve babamız, 365 gün meyve veren sevap ağacımızdır.
Ağaca su gerekir, anne ve babaya sevgi, saygı, hürmet ve hizmet gerekir.
Seksen yaşlarında bir anne, bir tek oğlunu bana tanıtıyor: “Oğlum çok iyi, bayramlarda telefonla tebrik etmeyi, Anneler Günü’nde telefon etmeyi hiç ihmal etmez” diyor
Devletin üst kademelerinde görev almış, nüfus planlamasına uymuş, köşeyi dönmüş, biricik oğluna üniversite tahsilini de yaptırmış bir bürokratımızın öğretmen emeklisi hanımının ana sevgisinin asaletine bakın ki, senede üç defa telefon etmesi bile onun için yeterli oluyor.
İkisi de İstanbul’da otururlarmış.
Anne, Boğaz’ın en seçkin semtinde, çocuğu otuz kilometre uzaklıkta bir başka zengin semtinde otururlar ama senede üç defa telefonla selamlaşırlarmış ve anne, bunu bana sevinerek anlatıyor.
Sevgili Peygamberimiz, duası kabul edilen bir evlattan bahsederken: “Her gün anne ve babasının sütünü içirmeden kendileri içmezdi.
Bir gün anne ve babasının süt içmeden uyuduklarını görünce sabaha kadar başuçlarında bekledi” diye haber verir. (Buhari, K. İcare)
Rabbimiz ise onlara “öfff” demeyi bile yasaklıyor. (İsra süresi ayet 17/23)
Kaş çatmak, çalım satmak yasak. Onlar size çocukken şefkat ve merhamet kanatlarını gerdikleri gibi şimdi bizlerin de onlara şefkat ve merhamet kanatlarını germemiz gerekir.
Ayet ibaresiyle “öfff” demeyi yasaklarken delaletiyle dövmeyi, azarlamayı yasaklıyor.
Anne-babaya iyilik yapılması konusunda birçok ayet inmesine karşı çocuklarınıza iyilik yapın diye doğrudan ayet yoktur Ayetleri indiren Allah, çocuk sevgisini anne-babasının gönlüne bırakmıştır.
Hz. Adem’in ana-babası yoktur ama eşi ve çocukları vardır.
İnsanda eş ve çocuk sevgisi daha fazla gelişmiştir.
Edebiyatta istiare-i, temsiye dediğimiz bir sanatla çocuğun anne ve babasına şefkat kanatlarını germesi kuşun yavrularını soğuktan, sıcaktan, düşmandan korumak için kanatları altına almasına benzetilmiş.
Anne-babaya hizmet edilirken kuş tüyü kadar yumuşak olmaya dikkat edildiği gibi, hizmet etmenizin ağırlığını hissettirmemeye, kuş tüyü gibi hafif olmaya da dikkat edelim.
Alın terini toprakla yoğurup buğdaya dönüştüren, alın teriyle çeliğe su verip, karşılığını yiyecek giyecek ve içeceğe dönüştüren babalarımız.
Ciğerinin kanını bembeyaz süte dönüştürüp bir şelale gibi yavrusunun ağzına akıtan analarımız, Allah ve onun Rasulü’nden sonra sevilmeye en layık insanlardır.
Bir çiçeğin kendi dalını sevmesi gibidir bu sevgi. Bir dalın çiçeğini beslemesi koruması gibidir bu şefkat.
Baba, gül ağacının kendi bünyesinde gülü gizlice taşıması gibi yıllarca taşıyor yavrusunu.
Sonra anne en değerli incileri boynunda taşırken yavrusunu daha mahrem ve kalbinin en yakın yerinde severek taşıyor.
Gül renkli kanını yavrusunun damarlarına akıtıyor. Allah’ın can verdiği yavrusuna dokuz ay kan veriyor.
Yavrusu doğunca yemiyor, yediriyor. Baba ise kuşlar gibi kazancını akşam eve getirmek ve yavrularının sevincini paylaşmak için çırpınıyor.
Çocukken ayakları ayaklarımız, elleri ellerimiz, gözleri gözlerimiz, dişleri dişlerimiz oluyor.
Anne ve babanın dört ayağı, dört eli, dört gözü ve altmış dört dişi bizim için çalışıyor.
Onların bizim için yanan yüreği üşüdüğümüz zaman sıcacık oluyor. Yandığımız zaman ise serinlik veriyor. Yananın serinleten, donanı ısıtan böyle bir ateş başka hiçbir yerde icat edilmemiştir.
Kış gününde aynaya üfleseniz kendinizi aynada göremezsiniz. Rabbimiz de, “Anne ve babanıza öff bile demeyiniz” buyurur. (İsra 17/23)
Denizlerin söndüremediği anne ve baba yüreğinin ateşini öff demekle söndürenler kendisinin cehennemdeki ateşinin alevlenmesi için üfürmüş olurlar.
Müşrik anne babaya bile ihsanda bulunmayı tavsiye (emir) eden Rabbim; (Ankebut süresi ayet 29/8) insanların gönül kapılarının ihsanla açılabileceğine işaret etmiştir.