Havanın, suyun, toprağın, güneşin, meyvelerin, sebzelerin, dağların, denizlerin küçücük bir fihristi olan tenimizle esrarı hâlâ çözülemeyen canımızın birleşmesinden, ünsiyetinden, insan meydana geliyor.
Çiçekle koku, öz ile söz, nur ile göz gibi birbirine bağımlı olan can ile teni birbirinden haksız yere ayırmak en büyük suçlardandır.
Rabbimiz müminleri tarif ederken
“Onlar, Allah'la beraber diğer ilahlara dua etmezler. Allah'ın haram kıldığı canı, haksız yere öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa günahla karşılaşır.” (Furkan Süresi, Ayet 25/68)
Müminlere hitap ederken onların bu tür haramları yapmayacağını bildirerek kötülüğünü anlatırken bir başka ayetinde bütün insanlara hitaben
“….Haksız yere Allah'ın haram kıldığı cana da kıymayın. Akıl edersiniz diye Allah bunları tavsiye etti.” (En’am Süresi, Ayet 6/151) buyurur.
Haksız yere adam öldürme suçunun ağırlığını ifade edecek elimizde ölçü yok.
Allah (C.C.) bu öldürme olayının kötülüğünü,
“Bundan dolayı İsrail oğullarına şöyle yazdık: Kim, adam öldürmeyen, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir adamı öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de bir canı kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibidir. Elçilerimiz onlara apaçık delillerle geldiler. Bundan sonra da onlardan birçoğu yeryüzünde aşırı gittiler.” (Maide Süresi, Ayet 5/32) ayetiyle açıklar ve haksız yere bir insanı öldürenin bütün insanları öldürmüş gibi suç işlediğini bildirir.
Bu ayet bir yönüyle, adam öldürmeye yönelen insana yaptığı işin yalnız bir adam öldürmek olmadığını ve bütün insanları öldürmüş gibi büyük suç işlediğini bildirir.
Öbür yönüyle ise bütün insanlara yönelerek, “Bir insanın öldürülmesi sizin de öldürülmeniz gibidir. O halde haksız yere tek kişi de olsa öldürülmesine müsaade etmeyiniz” emrine işaret etmektedir.
Ayette “Kim bir nefsi öldürürse” buyurmuş. Mümin kâfir ayırımı yapılmamıştır.
Öldürenin fert olması, toplum veya devlet olması da bir şey değiştirmez.
Haksız yere adam öldürülmemesi gerektiğini bildirdikten sonra, yasağa uymayanların cezasını da iki yönden bildirmiştir.
Birincisi
“Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı” (Bakara Süresi, Ayet 2/178) ayeti ile kanuni cezası bildirerek haksız yere adam öldürme yasaklanıyor.
İkincisi: Bazı insanlar var ki, sahip olduğu güç ve otorite veya hile ve desise ile suçunu gizleyip kanun önünde temize çıkabilir.
Bugün savcılıklarda yüzbinlerce faili meçhul olayların dosyası beklemektedir. Bunu da Rabbim ahiretteki cezai müeyyideyi bildirerek önlemiştir. “Kim haksız yere adam öldürür, zina ederse günaha girmiş olur” (Furkan 68) ayetinde mümin kâfir ayrımı yapılmamıştır.
“Kim bir mü ‘mini haksız yere, (öldürülmesini helal kabul ederek) kasten öldürürse, cezası ebedi cehennemdir. Allah ona gazap ve lanet etmiştir ve ona büyük bir azap hazırlamıştır.” (Nisa Süresi, Ayet 4/93) ayetleri ile uhrevi ceza ile korkutmuştur. Tabii ki bu uhrevi cezalar ancak iman edenleri engeller.
İnkârcılar, dünyada silahlarıyla ve öldürdükleri insan sayısıyla birbirlerine hava atmaya devam ediyorlar.