Efendim! Başlık nasıl oluştu kısmına geçmeden önce yazımın girizgâhını yapmak isterim.
Yazıma bir teşekkür ile başlamak icap eder. Şöyle ki, eski TRT'mizin yeni emeklilerinden, şair, yazar, kıdemli gazeteci, aziz dostum Baha Sadık Akıner'in paylaştığı mesaj sonrası; aynı haberi Baha Bey'in yakın dostu Mersin'imizin kıymetli şairi ve eğitimci yazarı Nuray Öngeç Hanımefendiden duyunca, ben de o mesaja bir cevap olması adına “Arslanköy Çolak Ali Ödüllü THM Beste Yarışması”na katılmaya karar verdim.
Şairlerin bazı şiirleri vardır. Göz ağrısıdır... Şarkıda denildiği gibi "Koklamaya kıyamam, benim güzel manolyam" bâbında, koklamaya kıyamazsınız da tenha bir köşede saklı tutarsınız. İşte benim de bir kenarda saklı tuttuğum şiirimi ortaya çıkarmamın zamanı gelmişti. Şiirime Arslanköy motifi giydirmeliydim. Tıpkı bir Yörük Kızı gibi cilveli ve endamı narin olmalıydı. Yarışma şartnamesinde istenen formata uygun hâle gelen şiirim bana göre çok iddialı olmuştu; fakat...
10 Haziran 2025 Salı günü yarışma sonuçları Mersin'imizin kültür ve sanat dalında amiral gemisi olan İçel Sanat Kulübü'nde bir basın açıklaması ile duyurulacaktı. Günü geldiğinde oradaydım. Basın açıklaması öncesi misafirler bahçede toplanmaya başlamıştı. Saati gelince masa ve sandalyelerle oturma düzeni alındı. Basın da yerini alınca Arslanköy Kültür ve Dayanışma Dernek Başkanı Firdevs Erdoğrul Hanım önce bir teşekkür konuşması yapıp, sonuçları sondan başa doğru açıklamaya başladı. Sonuç olarak birinci olamamıştım. Bu sefer mansiyon ödülüne lâyık görülmüştü eserim.
Şimdi başlığın neden "ATATÜRK" temalı olması meselesine gelelim.
Katılımcılar arasında Çolak Ali'nin öz torunu Noyan Yıldıran ile yine aileden kuzen Fatih Yıldıran da vardı. Firdevs Hanım, Noyan Bey'den dedesi Çolak Ali'ye ait hatıralarınızdan bahseder misiniz? diye sorunca, muhteşem hatıralar hafızalarda yerini almıştı. İstiklâl Harbi sırasında elinde bomba patlayınca çolak (sakat, engelli) kalan Ali'nin Molla Babası ile yaşadıkları, sonrasında Arslanköy'e yaptırdığı okul ve köyüne yaptığı hizmetler ki, bunlardan biri hâlâ çok meşhur olan köyüne getirdiği elma... Hatıralar dizi dizi ve hiçbiri sıkmadı bizi. Bütün konuşmalar sonrası Noyan Bey, dedesinin Atatürk'ten aldığı ilham ile köyüne tarım alanında yaptığı cesur girişimleri anlattı. Her biri sanayileşmenin temelini oluşturan girişimlerdi. Sonraki konuşmalarda yine Çolak Ali ve Atatürk bağlantılı hatıralar anlatıldı.
Dernek Başkanı Firdevs Hanımın ricası ile katılımcılar sırayla hem kendisini tanıtacak hem de kültür ve sanat adına görüşlerini bildirecekti. Oturma düzenine göre ben en son söz hakkı alacak kişiydim. Ayrıca "Assolist" olmayı severdim zaten. Bir de ortamda yaşça en küçük olanın ben olmam hasebiyle böylesi daha doğru olmuştu.
Söz bana geldiğinde kültür ve sanat adına iki söz söyleyeceğim demiştim. İlki konuşmacıları dinlerken ATAMIZ'a dair o anda aklıma gelen söz idi.
Onunla başlamak gerekirse; "GÜNEŞ'i ATATÜRK olanın gölgesi çok net olur!" Bu söz ağzımdan çıktığı anda katılımcılarda hayranlık uyandıran bir uğultu yükseldi ve "Tekrar söyler misiniz komutanım?" dendi.
Bir diğer söz ise, sanat adına ATAMIZ'ın sarf ettiği en muhteşem söz: "Sanatsız bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir." İşte bu söz her şeyi en açık şekliyle ifadeye kafî idi. Katılımcıların konuşmaları esnasında sanatın milletleri canlı tuttuğu vurgusu yapılmıştı. Ben de çekirdekten yetişme bir askerî personel olmam sebebiyle ATAMIZ'ın veciz sözüyle konuyu özetlemiş oldum.
Sözümü kendi adıma bir gurur tablosu ile sonlandırmak isterim. İçinde bulunduğumuz 2025 yılına ki, 21'inci yüzyılın ilk çeyreğini kendi adıma sanat yılım olarak niyet edip girmiştim. Konuşmacılardan İçel Sanat Kulübü Başkanı Fatih Alkar Bey'in 2025'teki kulüp faaliyetlerini anlatırken, şâir Rehber Aydın adına bu sene 4'üncüsü düzenlenen şiir yarışmasında benim 2'nci olmam; daha sonra Mersin Yazarlar Derneği (MEYAD) Başkanı Rüştü Aydın Bey'in konuşmalarında dernek faaliyetlerini anlatırken "Mersin'in Düşman İşgalinden Kurtuluşunun 100.Yılı" konulu şiir yarışmasında benim 1'inci olmam ve akabinde Fatih Başkanımın “Burada da mansiyon komutanımıza gitti.” demesiyle bir anlık alkış tufanı ile ilgi bana dönmüştü. Elbette ki önceliğim tevazuu idi; lâkin başarılarımın sanat ehli kişi ve kurumlarca övgüye lâyık görülmesi beni manevî olarak tatmin etmeye yetmişti.
Alkış tutan herkesin elleri dert görmesin diyerek sözlerime son veriyorum.
Mersin'den sımsıcak selâm, sevgi ve muhabbetle...
11 Haziran 2025 / Saat: 23.00 / Mersin
Yorumlar
Kalan Karakter: