Sporlardan hangisini yapıyorsanız yapınız, işinize odaklanmanız gerekir.
Yüz metre koşucusu rekor kıracaksa, hedefe yoğunlaşması gerekir.
Koşarken eski rekor sahiplerini hatırlaması bile onun geri kalmasını sağlar.
Futbolcu ayağına gelen topu kaleye gönderirken, Arda Güler gibi mi vurayım veya Zidane gibi mi vurayım tartışmasına kalkarsa golü kaçırır.
Eğitim ve antrenman sırasında, geçmişlerin başarılı ve başarısız halleri araştırılıp yanlışlardan uzaklaşmaya, doğruları devam ettirmeye çalışılır ama işe başladığın anda kendin işine yoğunlaşıp, yolunda yürümeye devam edeceksin.
Yanlış yolda giden Firavun’la doğru yolda yürüyen Musa ve Harun aleyhisselamların hayatını okuyarak peygamberlerin yolundan gideceksin.
Hedefimiz, Adem aleyhisselam ile Hazreti Havva anamızın geldiği yere ulaşmak.
Bu ulaşma konusunda Rabbimiz normal yürüyüşü değil koşmayı, birbirimizle müsabaka/yarış yapmayı emreder.
Bu konuda Kur’an-ı Kerim'de iki yerde geçer.
“Allah'a ve resule itaat edin. Umulur ki rahmete kavuşturulursunuz.
Rabbinizin mağfiretine ve sakınanlar için hazırlanan, genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun.
Onlar, bollukta ve darlıkta (Allah için) harcayanlar, öfkelerini yutanlar ve insanları afvedenlerdir. Allah iyilik yapanları sever.
Ve onlar, kötü bir şey yaptıklarında yahut kendilerine zulmettiklerinde, hemen Allah'ı zikrederler ve günahlarının bağışlanmasını isterler. Günahları Allah'tan başka kim bağışlar? Onlar yaptıklarında bile bile ısrar etmezler.
İşte onların mükâfatı, Rablerinden bağışlanma ve altından ırmaklar akan cennetlerdir ki, orada ebedi kalacaklardır. Amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir!” (Al-i İmran süresi ayet 3/132-136)
“İyi bilin ki, dünya hayatı bir oyun, eğlence, süs, aranızda öğünme, mal ve evlatta çoğalma yarışıdır. Bitkisi, çiftçinin hoşuna gittiği yağmur gibidir. (O bitki) olgunlaşır, sen onu sapsarı görürsün. Sonra çerçöp olur. Ahirette şiddetli azap vardır, Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı aldanma metâından başka bir şey değildir.
Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği gök ile yer genişliği gibi olan, Allah'a ve peygamberlerine iman edenlere hazırlanan, cennete doğru yarış yapınız. Bu, Allah'ın dilediğine verdiği bir lütufdur. Allah büyük lütuf sahibidir.
Yeryüzünde ve nefislerinizde bir musibet gelmişse, biz onları yaratmadan önce bir kitapta (yazılmış) dır. Şüphesiz bu, Allah'a çok kolaydır.
(Her şeyi yazdı) Ki, kaybettiğinize yerinmeyesiniz, size verdiklerine de sevinmeyesiniz, Allah kendini beğenen, çok öğünen kimseleri sevmez.” (Hadid süresi ayet 57/20-23)
Yola çıkarken, yol hazırlığı gerekir.
Hedef belli: Rabbin razı olması ve cennetine alması.
Bunun için yolda kimin kurallarına uyacağımız da belli oluyor:
Geçen ayette olduğu gibi Allah’a ve Resulüne itaat.
Allah ve Resulünün kıstaslarına aykırı hiçbir kişi ve kurumun kurallarına uyulmaması.
Dışını halk için, içini Hak için tertemiz yapan, imanına şüphenin gölgesini bile düşürmeyen, teninde haramla beslenmiş bir hücre bile olmaması için çalışan, kulaklarını gıybete, dilini yalana, ağzını harama karşı kilitleyen, yolunun üzerinde kendi canının çektiği hiçbir harama boyun eğmeyen, takva sahibi biri olmalıyız.
Sahip olduğumuz imkânları gizlice ve de açıkça dağıtmasını bilen, kızdığında kinini yutabilen, insanları afvedebilen ve hep iyilikler düşünüp, güzellikler sergileyen biri olmalıyız.
Bir kötülük yaptığımızda, hemen pişman olup Allah’tan af isteyerek yolumuza devam ederken, filanın hatalarıyla, filanın iyiliklerini saymakla vakit geçirmeyelim.
Dünyanın her bir karışında yaşayan bütün Müslümanları, yol arkadaşı, iman kardeşi kabul edip, birinin ayağına batan füzeyi, kendi kalbimize batmış gibi kabul edip gereğini yapalım. Allah, sonumuzu hayreylesin.