Sevgimiz, bizi suç işlemeye sevk etmesin.
Kendimizi, annemizi, babamızı, eşimizi, çocuklarımızı, akrabalarımızı sevmemiz, bizi başkalarına haksızlık yapmaya, adaletsiz davranmaya sevk etmesin.
Babanızla, bir diğer insan arasında tartışma var, siz babanızın haksız olduğunu biliyorsunuz; eğer o kişi komşu veya tanıdık biri ise, araya giriniz, yarın bu işi görüşelim gibi ifadelerle ayırınız ve babanızla baş başa kaldığınızda babanızın haksızlığını ona anlatınız.
Eğer yabancı biriyle ise ve babanız haksızsa hemen orada yine araya giriniz babanızın haksızlığını anlatınız ve haklıya hakkını verdiriniz veya veriniz.
İki kişi arasında böyle olduğu gibi, iki devlet veya devletlerarasında da Hakk’ın ve haklının yanında olacağız.
Rabbimiz buyurur:
“Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve akrabanız aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti yerine getirenlerden olunuz. İster zengin, ister fakir olsun fark etmez. Allah onlara daha yakındır. Adaletten yüz çevirerek nefsin arzusuna uymayınız. Şayet dilinizi eğer veya yüz çevirirseniz, iyi biliniz ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa Süresi, Ayet 4/135)
“Tanıdığım Ünsüzler” isimli kitabımda, sağlığında “Can Adamdı Yunus” başlığı altında hayatından örnekler verdiğim avukat, Cağaloğlu’nda, Cezeri Kasımpaşa Camii konferans salonunda, 1989-1999 yılları arasında yaptığım tefsir, Buhari şerhi ve fıkıhtan Kuduri derslerime düzenli olarak katılan merhum bir avukatımız, deyip geçmeyeyim.
Onu tanıyanların ifadesiyle İstanbul Adliyesindeki hâkim ve savcılar, salonda onu görünce müvekkilinin haklı olduğu kanaati oluşurmuş. Çünkü haksız davayı almazmış.
Bu ayetin tefsirini dinledikten sonra, kazandığı bir davada fabrikatör haklı iken işçiyi haklı çıkardığını ve bütün haklarını fakir lehine aldığını söyledi ve pişmanlığını dile getirdi.
Ayette ister zengin, ister fakir olsun fark etmez” diyor.
Fakir haklı ise fakirin yanındayız; zengin haklı ise zenginin yanındayız.
Merhum avukat, “Fakirin hali beni üzdü de bu haksızlığı yaptım. Ayeti bilseydim ben o işverenden daha fazlasını fakire bağış olarak alırdım ama Allah afvetsin” demişti.
Yaptığımız hayırların bile ölçüsü İslam’dır.
Adam, hara sofrasında kimseye para verdirtmezmiş.
Paranın geldiği yer haram olunca gittiği yer de haram olur.
Helalden kazansın da, Halil İbrahim sofrası kursun, hem bu dünyası, hem ahireti güzel olsun.
Sevgilerimiz bizim kusursuz rehberimiz olmadığı gibi, kinimiz, gazabımız, garazımız da bizim rehberimiz olamaz.
Bizim sevgimizin, kinimizin, intikamımızın, savaşımızın, barışımızın, dostluğumuzun, düşmanlığımızın rehberi, dinimizdir.
Allah’ı sevenleri severiz, Allah’a düşman olanların düşmanlıktan vazgeçmesi için ve Allah dostu olması için canımızı ve malımızı onun ayakları altına sereriz.
Rabbimiz bizi uyarıyor:
“Ey iman edenler, Allah için şahitlik yaparak adaleti ayakta tutup gözetenler olunuz. Bir topluma olan kininiz, sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Adil olunuz. Bu takvaya daha yakındır. Allah’tan sakınınız. Elbette Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Maide Süresi, Ayet 5/8)
Şair Baki:
“İzharı kin şiarı dili zarımız değil.
Ağyar ile cidal bizim kârımız değil” demiş.
Yani, dilimizden kin akmaz bizim, düşmanla ağız dalaşı, işimiz değil bizim”
Yine Baki:
“İnsan odur ki ayineveş kalbi sâf ola.
Sinende neyler âdem isen kinei pelenk”
Yani, insanın kalbi ayna gibi temiz olmalı.
Sen adamsan, göğsünde kaplan kini ne arar?
Yolumuz denenmiştir